- Her şeye rağmen deyimi bu mektuba gerekirdi işte, deyimin kendi de güzel, değil mi? ''Rağmen''de bir çatışma, bir yaşam var, oysa ''her şey''de bir yok oluş.
- "Senden daha safını görmedim, sana elimi uzatmaya cesaret edemem; bu kirli, titrek, pençeyi andıran, dengesiz, kararsız, soğuk soğuk terleyen eli..."
- Geçenlerle nefes alamamaktan bahsediyordunuz, bu ifadenin gerçek ve mecaz anlamı birbirine çok yakın ve burada her ikisi de daha kolay hale gelebilir.
- Kıskaniyorum sanma,hayir kıskanmıyorum, ama ya yeryüzü çok küçük, ya da biz dev gibiyiz, sığamıyoruz. Kimi kiskanabilirim hem?
- Başımın içi bir tren istasyonunu andırıyor:bir sürü tren kalkıyor,bir sürü tren geliyor...
- Yalanı bana kolaylaştıracak bir üçüncü neden daha var: Yanımda sen olursan..
- Hayır, güçlü değilim, yazamam ve hiçbir şey yapamam.
- Gelemezdim; işte yalan söyleyemezdim de ondan.
- Kötüyüm Milena,bilmediğin kadar kötü...
- Neden bu belirsizliklerle ve korkunç sorumluluklarla dolu durumun bütün ızdırabını çekmek zorunda olan bir insanım ben? Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken ya da uyurken (iyi uykular dilerim!), seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim? Seni bu son günlerin sefaletinde görseydim ya da Viyana'dan ayrılmak zorunda oluşunu, üzüntüden yıkılırdım.