- Kısacası, iki yıl önceki ilk dayanışma grubumda ağlamadım. İkinci ve üçüncüsünde de. Ne kan parazitlerinde ağladım ne bağırsak kanserinde, ne de organik bunamada. Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyasının kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana.
- İşte bu özgürlüktü. Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktü. Ben hiçbir şey söylemeyince, gruptaki insanlar en kötüsünü düşünüyorlardı. Daha beter ağlıyorlardı. Ben de daha beter ağlıyordum. Yukarıdaki yıldızlara bak, hop, gittin bile.
- O anda Marla'nın yalanı benim yalanıma ayna tutuyor ve ben yalandan başka bir şey göremiyorum. O kadar insanın gerçeğinin arasında.
- Uçak yere inerken tekerlerden biri güm diye piste konar; ama uçak yana doğru yatar ve toparlanayım mı yoksa takla mı atayım diye bir an kararsız kalır ya, işte o anda zevkten içim geçer. Çünkü o anda hiçbir şeyin önemi yoktur. Yukarıdaki yıldızlara bak, hop, gittin bile. Bagajın önemsizdir. Her şey önemsizdir. Ağzının kokması önemsizdir. Dışarısı karanlıktır ve türbin motorları homurdanarak ters yönde döner. Uçak kabini türbinlerin homurtusu eşliğinde yanlış açıyla yan yatmıştır ve sen bir daha asla masraf formu doldurmak zorunda kalmayacaksındır. Yirmi beş doların üstündeki harcamalar için satış fişi ibraz ediniz. Bir daha hiç saç tıraşı olman gerekmeyecektir. Bir güm sesiyle ikinci teker de asfalta konar. Peş peşe açılan onlarca emniyet kemerinin çatır çuturundan sonra, az kalsın yanında ölmüş olacağın tek kullanımlık arkadaş der ki: Umarım işlerin rast gider. Sağ ol, umarım gider. Anınızın ömrü işte bu kadardır. Ve hayat devam eder.
- Uyanırsın ve hiçbir yerdesindir. Bir dakika yeterli, dedi Tyler. O bir dakika için çok uğraşmanız gerekiyordu; ama bir dakikalık kusursuzluk, harcadığınız çabaya değerdi. Tek bir an. Hayatta kusursuzluktan en çok bunu bekleyebilirdiniz. Uyanırsın ve uyanmış olman yeterlidir.
- İki senedir her kucaklaşma vaktinde benim kollarımda ağlamış olan Chloe artık bir ölü; toprağın altında ölü ölü yatıyor; bir şişenin içinde, bir mozolede, krematoryumdaki bir bölmede ölü ölü duruyor. Tanrım, bugün bin bir düşünce içinde kendini oradan oraya sürüklerken, yarın soğuk gübreye, solucanlar için açık büfeye dönüşebileceğinin kanıtı işte. Ölümün inanılmaz mucizesi bu.
- Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak. Perdeler. Halılar. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.
- Lütfen Tyler, lütfen kurtar beni. (...) İsveç malı mobilyalardan kurtar beni. İncelikli sanat eserlerinden kurtar. (...) Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur. Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım. Hiçbir zaman kusursuz olmayayım. Kurtar beni, Tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.
- Birkaç yara izim olmadan ölmek istemiyorum.
- Her dövüş sürmesi gerektiği kadar sürer.