- Birkaç gece sonra telefon çaldığında bayağı şaşırdım bu yüzden, çünkü arayan Cassie'ydi. "N'aber, n'apıyorsun Hank?? "Hiç, öylesine oturuyordum." "Niye atlayıp gelmiyorsun?" "Olabilir." Adresini yazdırdı bana, ya Westwood ya da West L.A. idi. "İçkim çok, bir şey getirmene gerek yok," dedi. "Belki hiçbir şey içmemeliyim." "Tamam içme." "Verirsen içerim, yoksa içmem." "Boş ver, önemli değil." Giyindim, Vosvos'a atlayıp verdiği adrese doğru sürdüm.
- Yeni gelenlere mutlaka güvercin boku temizletirlerdi ve güvercin boku temizlerken güvercinler gelir, saçına, yüzüne, elbiselerine biraz daha sıçarlardı. Sabun filan vermezlerdi -sadece su ve fırça, zor çıkardı boklar. Daha sonra saati üç sentten atölyeye yollarlardı, ama yeni gelmişsen önce güvercin boku temizlerdin.
- Koğuşlar tıka basa doluydu, birkaç kez ırkçı ayaklanmalar olmuştu. Ama gardiyanlar sadistti. Blaine'i benim koğuşumdan alıp zencilerin koğuşuna koydular. Blaine koğuşa girdiğinde zencilerden biri, "Bu benim oğlanım! Evet, bu adam benim oğlanım olacak! Aslında hepimiz istifade edebiliriz! Kendin soyunur musun yavrum, yoksa yardım edeyim mi?" demişti. Blaine soyunup yere uzanmıştı. Zenciler etrafında dönmeye başlamışlardı. "Tanrım! Ömrümde bu kadar çirkin bir kıç deliği görmedim!" "Kaldıramıyorum Boyer, inan bana çüküm kalkmıyor!" "Çürük domatesi andırıyor!" Hepsi uzaklaşmış, Blaine ayağa kalkıp giyinmişti. Bana avluda anlattı. "Şansım varmış. Beni parçalayacaklardı," dedi. "İğrenç kıç deliğine şükret," dedim.
- ''İnsanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar.''
- ''Üniversite yaşamı yumuşak ve gerçeklerden uzaktı. Dışarıda, gerçek dünyada seni nelerin beklediğinden söz etmiyorlardı. Beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert olduğunu söylemiyorlardı. Üniversite tahsili insanı sonsuza dek mahvedebilirdi. Kitaplar yumuşatıyordu insanı. Kitabını bırakıp sokağa çıktığında, kitapların sana söz etmedikleri şeyler bilmek zorundaydın.''
- ''o beni onların elit havası belki bana da bulaşır düşüncesiyle yollamıştı o liseye. Yoksulların genellikle yoksul kaldıklarını öğrenmiştim oysa. Zenginlerin yoksullardan gelen pis kokuyu aldıklarını, bunu biraz da eğlenceli bulmayı öğrendiklerini. Gülmek zorundaydılar, çok korkunç olurdu yoksa. Bu şekilde davranmayı öğrenmişlerdi. Asırların deneyimine sahiptiler.''
- "Pek çok iyi adam bir kadın tarafından köprü aLtına düşürüLmüştür.."
- Düşes'in saçları yüzüne dökülmüştü, öylece oturuyordu, çorapları delik deşikti, ağzının kenarında tükürük birikmişti, onu haklamayı not ettim beynime, o hastalıklı-seksi görünüm vardı onda. Mary ile Eddie'yi şarap almaya yolladım, kapı kapanır kapanmaz Düşes'i kucakladığım gibi yatağa fırlattım, sırf kemikti, açması, haftalardır bir şey yememişti belki de zavallı, soktum, fena sayılmazdı, kısa kestim, döndüklerinde koltuklarımızda oturuyorduk. bir saat kadar içtik, sonra Düşes saçlarının arasından bana baktı ve o kuru ve ölü parmağını bana doğrulttu, kimsenin konuşmadığı bir andı. parmağı ile beni gösterip duruyordu, sonra, "bana tecavüz etti, siz şarap almaya gittiğinizde bana tecavüz etti," dedi. "bak Eddie, böyle bir şeye inanmayacaksın herhalde?" "tabii ki inanacağım." "dostuna güvenmiyorsan ne işin var burda?" "Düşes asla yalan söylemez. Düşes ona tecavüz ettiğini söylüyorsa..." "S.KTİRİN GİDİN LAN! OROSPU ÇOCUKLARI!"
- "Fransız mısın?" "Sunderson. İskoç-İngliz. Winston Churchill ile uzaktan akraba oluruz." "sende bir tuhaflık sezmiştim."
- "ALLAH KAHRETSİN, MEŞRUBAT KALMAMIŞ VE BEN SUSADIM! KİM BİTİRDİ MEŞRUBATLARI?" "ben," dedim.çıt çıkmıyordu, kızların hepsi bizi izliyorlardı. Elsie yanı başımda durmuş, gözlerini Pinelli'den ayırmıyordu, fazla uzun ve derin bakmazsan yakışıklı sayılırdı Pinelli; kartal burun, siyah parlak saçlar, Prusya subayı havası, daracık bir pantolon, oğlan çocuğu öfkesi. "MEŞRUBATI BU KIZLAR BİTİRİYOR VE BU KIZLAR BURDA OLMAMALI. MEŞRUBAT ŞOFÖRLERE AİTTİR!"