- Varna'da hasret öyle derin memleket öyle yakındı ki Nazım bir ara dayanamayıp kızıl kumsalın denizle birleştiği en uç noktaya gitti, gözlerini karşı kıyıya dikti. Aklında Münevver, kalbinde Vera, yanında Gala vardı. Sayfa:100
- Stand da ki üzücü olay Haber alamadığımız için çok endişeliydik. Çaresiz eve döndük. Nihayet abim, eve geç vakit üstü başı perişan halde ve çorapla eve geldi. İzdihamda ayakkabıları kaybolmuş. Cebinde parası da yokmuş, eve kadar yürümüş. Tribün çöktü ben aşağıda şişman bir adamın üstüne düşüp kurtuldum. Ama çok yaralı var demişti. Kurtulmuş olması bir mucizeydi
- 12 haziran 1968 tarihinde üniversite işgali olayını başlatan deniz gezmiş, ben tek başıma bir lider değilim. Tam bağımsız bir Türkiye isteyen kitleleri peşimden surükluyorum. Bütün üniversitenin birleşmesi amacıyla çalışıyorum. Kapıda nöbet tutan arkadaşlarimla benim aramda bir fark yoktur.
- (SON MEKTUP) Baba .... İnsanlar doğar büyür yaşar olurler, önemli olan çok yaşamak değil yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle hem erken gitmeyi normal karşılıyorum ve kaldı ki benden evvel giden arkadaslarim hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemislerdir. Benim de dusmeyecegimden şüphen olmasın. Oğlun Deniz Gezmiş
- ''Yüzüne karşı kimseyi övmeyelim; övene kolay, övülene zor.''
- ''16'sından 80'ine kadar tüm kadınlar gibi'' Nazım'a ilk görüşte vurulmuştu.
- ''16'sından 80'ine kadar tüm kadınlar gibi'' Nazım'a ilk görüşte vurulmuştu.
- Zordur köprüleri yakmak... Sıradan sabahların mahmurluğuna alışmışlar için, bir şafak vakti aniden geçmişinden ve bugününden vazgeçmek ve içinde her nasılsa saklanmayı başarmış bir yarın heyecanının kanadına tutunarak havalanmak cesaret ister. Kurulu düzen öylesine rahat, öylesine huzur doludur ki, ruhuna gömülü çocuğu, yıllarca kınında beklemiş keskin bir kılıç gibi uyandırıp dörtnala ileri atılmak, yaman bir karara dönüşür. Zordur insanın onca zaman, bunca emekle kurduğu ne varsa hiçe sayıp, mağlup ama mağrur bir komutan edasıyla yeni seferlere niyetlenmesi... Bugüne yenik düşenler, yarını sadece hoş bir hayal olarak düşleyip, dünde yaşarlar. Bedel ödemeyi göze alanlar ise, yelkenleri atlastan gemilerle, arkalarında külden köprüler bırakarak meçhul bir istikbale doğru dümen kırarlar... Yakılan sırat köprüsüdür. Geçer ve orada kalırsınız: cennetse cennet, cehennemse cehennem... dönüşü yoktur...
- Lakin zordur köprüleri yakmak... Meçhul bir istikbal uğruna bugününden vazgeçmek korkutur insanları... Mazinin hatıraları taze, dostluklar sıcak, kurulu düzen güvenlidir. Nitekim filmin kadın kahramanı da kendi köprülerini yakmaktan son anda vazgeçer. Ruhunun köprüleri yerine, cesedini ateşe vererek, bir imkansız aşkı, küllerin buluştuğu öbür dünyaya erteler. Köprüleri yakmak cesaret ister... ama siz kararsızlanırken köprünün karşısından ışıl ışıl yeni bir hayat umudu inatla gülümser insana... Bir elte bugünün yerleşikliğine tutunurken, öbürüyle yarın macerasına uzanmaya çalışır, arada çırpınır durursunuz. Belki orayı bilmemek, bilmekten iyidir. Bilip de gidememek en beteridir çünkü...
- Lakin zordur köprüleri yakmak... Meçhul bir istikbal uğruna bugününden vazgeçmek korkutur insanları... Mazinin hatıraları taze, dostluklar sıcak, kurulu düzen güvenlidir. Nitekim filmin kadın kahramanı da kendi köprülerini yakmaktan son anda vazgeçer. Ruhunun köprüleri yerine, cesedini ateşe vererek, bir imkansız aşkı, küllerin buluştuğu öbür dünyaya erteler. Köprüleri yakmak cesaret ister... ama siz kararsızlanırken köprünün karşısından ışıl ışıl yeni bir hayat umudu inatla gülümser insana... Bir elte bugünün yerleşikliğine tutunurken, öbürüyle yarın macerasına uzanmaya çalışır, arada çırpınır durursunuz. Belki orayı bilmemek, bilmekten iyidir. Bilip de gidememek en beteridir çünkü...