- Eğer okuyabilecek zamanı da satın alabilseydi kitap satın almak ,insan için iyi bir şey olurdu; fakat insanlar genellikle kitap satın almayı o kitapların içindeki şeyleri elde etmekle ve onlara hakim olmakla karıştırırlar.
Bir insanın okuduğu her şeyi muhafaza etmesini istemek , yediği her şeyi midesinde muhafaza etmesini istemekten farksızdır. Yediği şey onu bedenen , okuduğu şey de zihnen beslemiştir ve o bunlarla ne ise o olmuştur. Nasıl ki beden kendisiyle türdeş olanı hazmederse , bir insan da kendisini ilgilendiren- dikkatini çeken şeyi muhafaza edecektir ; bir başka deyişle onun düşünce sistemiyle örtüşen yahut amaçlarına denk gelen şeyi bünyesinde alıkoyacaktır. Tabiatiyle herkesin hedefleri vardır. , fakat çok azı bir düşünce sistemine benzer bir şeye yaklaşır. Bu sebepten ötürüdür ki bu insanlar hiç bir şeye nesnel bir alaka göstermezler, okuduklarından hiç bir şey hatırlamaz.
sayfa; 68_69 - Her ne kadar yüksek ve ulvi görünürse görünsün, her türlü aşkın kaynağı cinsel güdüdür.
- Zoraki evlilikler ve baştan çıkarma vakaları, bunu teyit eder, çünkü aşkı karşılık görmeyen bir insan çoğu kez bir kadına, onun (o kadın kendini sevmiyorsa bile) beğenisini ve takdirini kazanabilmek için güzel ve çekici hediyeler sunmada yahut başka fedakârlıklarda bulunmada teselli bulur.
- Sevgililer, gerçek bir birleşme ve yeni bir varlığı vücuda getirme için yanıp tutuşurlar; yaşamlarının kalanını bu şekilde yaşamayı arzu ederler ve bu arzu her ikisinden tevarüs edilmiş niteliklerin, ama tek bir varlıkta toplanmış ve birleşmiş olarak yok olmaktan kurtulacağı doğacak çocuklarında tahakkuk eder.
- Bir diğer yönden dereceye göre ne kadar bireyselleşmiş ise, bir başka deyişle sevilen kimse aşığının kendi bireyselliği tarafından belirlenmiş arzusunu ve ihtiyaçların tatmin etmek için ne kadar özel bir biçimde uygunsa, o kadar güçlü olacaktır. Araştırmamızı daha ileri götürürsek, burada söz konusu olan şeyi daha açık biçimde anlarız. Bu anlamda tutkulu ve ateşli her türlü hissiyat, esas itibarıyla hemen hiç vakit kaybetmeksizin sağlık, kuvvet ve güzellik, dolayısıyla gençlik üzerinde yoğunlaşır. Çünkü her şeyden önce irade, insan türünün özel karakterini her türlü bireyselliğin temeli olarak sergilemeyi arzu eder:
- Tutkulu gerçek aşk, birbirine tam olarak uygun düşen iki insanın karşılaşması kadar nadir rastlanır bir şeydir. Yeri gelmişken şunu da açıklayalım; hepimiz tutkulu gerçek bir aşkın mümkün olduğuna inandığımız (hepimiz bunu kendi iç dünyamızda olabilirlik sınırları içinde gördüğümüz) için şairlerin bunu eserlerinde neden dile getirdiklerini kolayca anlarız.
- İkinci olarak, herkes bir başka kimsede kendisinin yoksun olduğu mükemmeliyetleri arzu eder ve kendisininkinin tersi olan kusurları güzellik olarak düşünür. Bu sebepten ötürüdür ki, örneklersek çelimsiz sıska erkekler iri kadınları tercih eder, sarışınlar esmerlerden hoşlanır. Güzel bir kadın gördüğünde bir erkeğin içine dolan ve onunla birleşmenin en büyük mutluluk olduğunu düşündüren aldatıcı coşkunluk, türün duyusundan başka bir şey değildir
- Öncelikle âşık olan bir erkek, doğası gereği hercai (kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, mütelevvin) buna karşılık bir kadın, vefakar olmaya eğilimlidir. Bir erkeğin aşkı belli bir dönemden sonra, yani tatminine eriştikten sonra hissedilebilir derecede azalır; neredeyse başka her kadın onu sahip olduğu kadından daha fazla cezbeder, değişikliği arzular, halbuki bir kadının aşkı karşılık gördüğü andan itibaren artar.
- Bir bütün olarak alındığında şimdiki neslin aşk ilişkilerinin tümü buna uygun olarak insanlık için İçinden gelecek nesillerin çıkacağı gelecek nesillerin oluşumu üzerine düşünme. Aşk böylesine yüksek bir öneme sahip bir konudur, çünkü onun, diğer her konuda rastladığımız gibi, mevcut bireyin rahatıyla yahut ıstırabıyla hiçbir alakası yoktur; o gelecekte insan soyunun var oluşunu ve özel doğasını güvence altına almalıdır. İşte, bu sebepten ötürüdür ki bireyin iradesi daha yüksek bir boyutta türün iradesi olarak ortaya çıkar; aşk ilişkilerine dokunaklı ve ulvi anlamı veren ve yüksek coşkularını ve sıkıntılarını, yüzyıllardır şairlerin bıkıp usanmadan çeşitli biçim ve tarzlarda dile getirmeye çalıştıkları heyecanları yücelten de budur. Hiçbir konu yoktur ki aşkın uyandırdığı ilgiyi uyandırmış olsun, çünkü türün rahatının ve ıstırabının tasası onun üzerindedir ve sadece bireyin mutluluğunu ilgilendiren sair her şey ile onun bağıntısı cisimle yüzeyin ilişkisi kadardır ancak. İçinde aşk motifi bulunmayan bir dramı ilginç hale getirmek işte bunun için bu kadar güçtür, diğer taraftan bu konu, her ne kadar sürekli kullanılıyorsa da asla bitirilemez.
- Kolay değildir mutluluk ; kendimizde bulmak çok zordur, başka bir yerde bulmak ise imkansızdır.
Chamfort
sayfa,5