- Beni kuru bir ağaç kovuğunda yaşamaya zorlasalardı da gökyüzüne bakmaktan başka bir işim olmasaydı, yavaş yavaş buna da alışır giderdim.
- Günlerin yaşanması uzun sürüyordu, kuşkusuz, ama öylesine gevşemişlerdi ki sonunda birbirinin içine taşıyor ve orada adlarını yitiriyorlardı.
- Endişeli bir yüreğin en büyük arzusu, sevdiği kişiye sonsuza dek sahip olmak ya da ayrılık zamanı gelip çattığında, bu varlığın ancak buluşma günü gelince son bulacak düşsüz bir uykuya dalmasını sağlayabilmektir.
- Erkekler ve kadınlar aşk edimi denen şeyde çabucak birbirlerini yutarlar ya da iki kişilik uzun bir alışkanlık geliştirirler. Bu uçlar arasında çoğunlukla bir orta nokta yoktur.
- Gerçekten de felâketler ortak bir şeydir, ancak başınıza geldiğinde inanmakta güçlük çekilir. Dünyada savaşlar kadar vebalar da meydana gelmiştir. Vebalar da, savaşlar da insanı hazırlıksız yakalar. (?) Bir savaş patladığında insanlar ?Uzun sürmez bu, çok aptalca!? derler. Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez. Budalalık hep direnir, insan hep kendisini düşünmese bunun farkına varabilirdi. Bu açıdan burada oturanlar da herkes gibiydi, kendilerini düşünüyorlardı; bir başka deyişle hümanisttiler; felâketlere inanmıyorlardı. 'Felâket insana yakışmaz, onun için felâket gerçek dışıdır, geçip gidecek kötü bir rüyâdır? denir. Ancak her zaman da geçip gitmez; kötü rüyalar arasında insanlar geçip gider; önlemlerini almadığından dolayı da başta hümanistler gider. Yurttaşlarımız da başkalarından daha az ya da çok suçlu değildi; alçakgönüllü olmayı unutuyorlardı hepsi bu ve kendileri için hâlâ her şeyin olanaklı olduğuna inanıyorlardı; bu durum da felâketin olanaksızlığını varsayıyordu. (?) Kendilerini özgür sanıyorlardı ve felâketler oldukça kimse asla özgür olmayacak.
- Çünkü birisini gerçekten düşünmek, başka hiçbir şeyle, ne temizlik, ne uçan sinek, ne yemekler, ne kaşıntılar, hiçbir şeyle ilgilenmeden onu her dakika düşünmektir.
- Çekip gidene her şey mizâh, kalıp bekleyene her şey şiirdir.
- Hiç değilse şunu öğreniyordum ki, ben ancak onların suçunun bana hiçbir zarar vermediği ölçüde suçluların, sanıkların yanında bulunuyordum. Onların suçluluğu benim güzel konuşmama neden oluyordu, çünkü onların kurbanı ben değildim. Kendim tehdit altına girdiğim zamansa, yalnız ben de bir yargıç kesilmekle kalmıyor, daha da fazlası olmak istiyordum: Her türlü yasanın dışında, suçluyu tepelemek ve dize getirmek isteyen öfkeli bir efendi. Bundan sonra, aziz hemşerim, kendini bir adalet timsali ve saçı bitmedik yetimlerin doğuştan savunucusu sanmaya ciddi biçimde devam etmek çok zordur.
- "Bunun bir nedeni de yaşlı kadının sevgiyi hak gibi istenecek bir şey sanmasıydı."
- "Ateşi türküsünü söyler.Ufak adımları sıklaşır: yarın her şey değişecek,yarın.Birdenbire anlar ki yarın da böyle olacaktır,öbür gün de,tüm öteki günler de.Ve bu çaresiz buluş ezer onu.İşte böyle düşününce öldürür insanı.Bunlara katlanamadığı için öldürür insan kendini ya da,gençse,tümceler kurar."