- Mossad'ın Suriye Lideri Hafız Esad'ın idrarını çalarak analize tabi tutup, hangi ilaçları aldığını tespit etmesi, ilaçlardan yola çıkarak ne kadar ömrünün kaldığını ve kalan ömründe Golan Tepeleri konusunda ne yapacağını görmeye çalışması, biyografik istihbaratın mükemmel denecek örneklerindendir. Biyografik istihbaratın ne kadar önemli olduğunun çok çarpıcı bir diğer örneği ise İran Devrimi sırasında yaşanmıştır. Şah Rıza Pehlevi İran Devrimine tekadüm eden günlerde kanser hastasıdır ve Fransız doktorlar tarafından tedavi edilmektedir. Öte yandan Amerikan istihbaratı, Ortadoğu'da bir yöneticinin ordu, polis ve istihbaratı denetim altında tutması durumunda ona karşı başarılı bir ayaklanma olamayacağı önkabulünden hareket etmektedir. Oysa bu önkabul ancak sağlıklı bir liderin varlığı durumunda uygulanabilecek bir teorik çerçevedir. Fransız doktorların Şah Pehlevi'ye verdikleri ilaçların Şah'ın iradesini zayıflattığı ve karar alma yetisini ortadan kaldırdığının farkında olmayan CIA, İran analizlerinde olağanüstü ölçüde yanılmıştır.
- Bilgi çağında çatışmada, bilgi akışının kesilmesinden .ok bilginin manipule edilmesi hedef haline gelir. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türk Hava Kuvvetleri'nin bir elektronik harp saldırısına maruz kalarak Türk Deniz Kuvvetleri'ne bağlı bir gemiyi batırması ile akla gelen örneklerden birisidir.
- Türk istihbarat servislerinde de "humint" denilen İngilizce, human intelligence'ın kısaltması olan insanî istihbarat insan eksenli, insana dayanan en eski tür istihbarat toplama yoludur. Bu noktada kısaca Türk istihbarat servislerinin İngilizceden kavram devşirme geleneğini kısaca eleştirmek gerekmektedir. Örneğin İngilizce "human intelligence" yani insani istihbarat kavramının kısaltılması olan "humint" Türkçede de kullanılmaktadır. Oysa bunun Türkçede "casusluk" şeklinde bir karşılığı vardır. Ayrıca casusluğun yerine insani istihbaratın kısaltılmış hâli "inis" de kullanılabilecek bir kavramdır. Üstelik Türk istihbarat kavramlarının hiç de az olmadığı görülmektedir. Örneğin düşman adına çalışan ve bugünün kavramları ile kendilerine karşı stratejik istihbarat ve psikolojik harekât yapan casuslara Türkler, "çaşıt" demişlerdir. Düşman adına operasyonel ya da taktik istihbarat yapanlara ise Türkler "körig" veya "tıgrak" demişlerdir. Keza bir anlamda karşı-istihbarat yapan, baskınlara karşı çıkarılan öncülere ise "kargu" ya da "yelme" demişlerdir. Sonuç olarak, Türk istihbarat kavramlarının Türkçeleştirilmesi ve tarihsel kavramlarda kullanılarak zenginleştirilmesi çok önemlidir. Çünkü kavramlar zihnin yapıtaşlarıdır ve istihbarat zihinler savaşıdır.
- ... bütün istihbarat tarihi boyunca sinyal istihbaratı hususundaki en başarılı operasyonlardan birisi de "Crypto A.G." operasyonudur. Crypto A.G. dünyanın en meşhur kripto makinelerini üreten bir İsveç firmasıdır ve 120'ye yakın ülkeye kripto makineleri vermektedir. 1992'de İran gizli servisinin Crypto A.G.'nin bir elemanını tutuklaması ve dokuz ay sorguya çekmesi sonucunda NATO ile İsviçre arasında yapılan bir anlaşma çerçevesinde ABD'nin Crypto A.G.'nin ürünlerini kullanan 120 ülkenin şifreli bütün teleks, radyo, faks görüşmelerini izlediğini, Crypto A.G. ürünü ile çekilen bir mesajın derhal bir örneğinin Washington'a gittiği öğrenilmiştir.
- Stratejik baskının anlamını göstermek açısından 1930'lu yıllarda Atatürk'ün Harp Akademisi'nde kurmay subay adayları ile yaptığı bir tartışmada kurmay subay adaylarının Büyük Taarruz'daki askerî stratejiyi yanlış bulduklarını ifade etmeleri üzerine, Atatürk'ün "Hayatta yaptıklarımı okulda yapsaydım sınıfta kalırdım" cevabını vermesi çok önemli bir örnektir.
- Stratejik baskın ancak sıradışının yapılması durumunda mümkün olmaktadır. Örneğin; 1974 Kıbrıs Barış Harekatı başlamadan bir hafta önce o ana kadar geçerli olan çıkarma için çok uygun olan Magosa civarından Kıbrıs'a çıkarma yapma planları değiştirilmiş ve çıkarma için hiç uygun olmayan Girne plajı seçilmiştir. Türk çıkarmasını Magosa civarında bekleyen ve bu amaçla tertiplenmiş Yunan ve Rum ordusu için bu tam bir stratejik baskın sonucunu vermiştir.
- Çarpıtmanın birçok yolu vardır. Haber akışını kontrol altında tutmak, beyinleri amaca uygun ideallerle doldurmak, hatalı yönlendirmek en etkili koşullandırma biçimleridir. Birinci Körfez Savaşı öncesinde ABD istihbarat servisinin denizde petrole bulanmış ve bir kısmı ölmüş kuşları Saddam Hüseyin'in Basra Körfezi'ne bıraktığı petrolden ölen kuşlar diye büütn dünya medyasına servis yapması çarpıtmanın en başarılı örneklerinden birisidir. Bosna Savaşı sırasında bir Sırp televizyonu Birleşmiş Milletler ile yapılan anlaşmaya rağmen, BM sözcüsünün televizyona yaptığı açıklamayı dublajda çarpıtılmış ve BM sözcüsünün söylemediği şeyler söylermiş gibi yapılmıştır. Bunun üzerine televizyon BM güçleri tarafından havaya uçurulmuştur. Bu da başarısız bir çarpıtma uygulamasıdır.
- "Tefrika girmeden bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez" mısralarını yazan şair, psikolojik savaşın özünü kavramıştır.
- Psikolojik savaş, hısmı dışlayıcı değil kazanıcı olmalıdır. Örneğin 2. Dünya Savaşı'nın yaklaştığı bir dönemde Atatürk iki önemli psikolojik savaş hamlesi gerçekleştirmiştir. Bunlardan birisi, 1936'da Recep Peker'e yazarak Çanakkale Muharebelerinin yıldönümünde okumasını istediği metinde Çanakkale Muharebelerinde hayatlarını kaybeden İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelandalı annelere yönelttiği ve "Sizin evlatlarınız artık bizim evlatlarımız" şeklindeki mesajıdır. Böyle bir mesajı alan Batı kamuoyları ikinci kez evlatlarını Çanakkale önüne yığma konusunda oluşacak muhalefeti göz önünde tutmak zorunda kalacaklardır. Atatürk'ün ikinci psikolojik harekâtı, yine 1936'da Ayasofya Camii'nin müzeye dönüştürülmesidir. Böylece Atatürk, düşman psikolojik operasyon karargahlarının elinden İstanbul'un "neden" işgal edilmesi gerektiği ile ilgili bir argümanı almayı hedeflemiştir.
- 1944-1945'te Amerikan Hava Kuvvetleri'nin 2 filosu ve 4500 asker Alman Ordusu'na karşı yürütülen psikolojik savaşı sürdürmekle görevlendirilmişlerdir. General Eisenhower, "kağıt mermi"nin "savaşın en özel ve tercih edilen silahı" olduğunu söylemiştir. Eldeki kanıtlar da General Eisenhower'ın tespitini desteklemektedir. Alman savaş esirlerinin %75'inin Amerikan Ordusunun attığı "teslim ol" broşürlerinden etkilenerek teslim olduğu tespit edilmiştir. Uzakdoğu Cephesi'nde de birçok Japon askerinin Amerikan Ordusunun attığı "Ben direnmeyi bırakıyorum" broşürlerinden etkilenerek teslim olduğu belirlenmiştir.