Ivan Ilyiç ölmekte olduğunu hissediyor, ümitsizlik içinde çırpınıyordu. Ölmekte olduğuna inancı bütün varlığını kaplamıştı. Fakat buna alışmak şöyle dursun manasını bile kavrayamıyordu. Kizeveter'in mantık kitabındaki akıl yürütmeyi hatırladı:
Gaius bir insandır. İnsanlar ölümlüdür. O halde Gaius da ölümlüdür.
Ilyiç bu örneği sadece Gaius için doğru buluyordu. Fakat kendisi için asla. Gaius sıradan bir insan olduğu için bu hüküm doğruydu. Fakat Ilyiç, Gaius olmadığı gibi sıradan bir insan da değildi. O herkesten farklı, apayrı bir varlıktı. Ilyiç; annesi, babası, arabacısı, dadısı, mürebiiyesi, kardeşleri, oyuncaklarıyla; çocuklğunun, ergenliğinin, gençliğinin sevinç, keder ve heyecanlarıyla Vanya(Ivan'ın küçüklük adı) idi.
Gaius, Vanya'nın çok sevdiği çizgili lastik topunun kokusunu bilir miydi? Gaius'un annesinin elbisesi, onun annesinin ipek elbisesi gibi güzel miydi? Hukuk okulunda börek yüzünden baş kaldıran Gaius muydu? O da Vanya gibi aşık olmuş muydu? Onun gibi dava yürütebilir miydi?
Gaius gerçekten ölümlüdür. Onun ölmesi kabul edilebilir. Ama ben, Vanya, Ivan Ilyiç! Başkayım... Bütün duygularımla düşüncelerimle herkesten ayrıyım. Benim ölmek zorunda olmam akıl almaz birşey. Çok korkunç birşey bu! Hem benim de Gaius gibi ölmem gerekseydi, bunu önceden hissederdim. İçimdeki bir his bunu bana söylerdi. Ama öyle olmadı. Ne ben, ne de arkadaşlarım, başımıza Gaius'unki gibi birşey geleceğini anladı. Oysa durum şimdi değişti. Olamaz böyle birşey... Yo, mümkün değil! mümkün değil diyorum ama oluyor işte. Neden? Nasıl anlamalaı bunu?
Diğer Lev Nikolayeviç Tolstoy Sözleri ve Alıntıları
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
- Bazıları hiçbir şeye inanmıyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Diğerleri, kendi menfaatlerine olan ve kitlelere iman görüntüsü altında inanmaya ikna ettikleri şeylere inanır görünüyorlar. Geriye kalan büyük çoğunluk ise kendilerine uygulanan hipnotizmayı iman olarak kabul ediyorlar ve inançsız yöneticiler ve ikna edicilerin kendilerinden istediği her şeye köle gibi itaat ediyorlar.
- İnsan, bir hayvanın can çekiştiğini görünce ürperti duyar. Kendisi -kendi öz varlığı- gözlerinin önünde ölüyormuş, var olmaktan çıkıyormuş gibi gelir.
Ya bu can çekişen, hayvan değil de insansa hemde sevdiği , üzerine titrediği biriyse, o zaman yaşamının sona ermesinden dolayı duyulan ürpertiye üstelik, onun üstünde, ruhu yaralanır, parçalanır. Bu yara vücuttaki bir yara gibi kimi zaman öldürür, kimi zaman iyi olur, ama yinede acır, dokununca acıtacak şeylerden kaçınır. - "Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir."
- Çünkü, eğer hayat saçmaysa ve ben de akıllı şeyleri çok seviyorsam, o zaman hayatı yok etmeliyiz.
- "Adın nedir senin?" diye soruyorlar. Bir adım olduğunu sanıyorlar. Oysa yoktur adım. Hepsini attım; ne adım vardır, ne yurdum. Ben varım yalnız. "Adın nedir?" İnsan. "Kaç yaşındasın?" Saymadım. İstesem de sayamazdım zaten. Her zaman vardım, her zaman da var olacağım çünkü.
- Ölümü herkeste, yakında kokacak bu cesedi ortadan kaldırmak zorunluluğunun verdiği telaşın can sıkıntısından başka bir duygu uyandırmamıştı.
- "Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum."
- Üstesinden gelebilirsen arzumun bu dünyada, bu, Tanrı katında bir başarı olur anca. Lakin beceremezsem bunu, yinede zevkle yerine getiririm bu arzumu.
- İnsan anne ve babasız yaşayabilir , fakat Allah olmadan yaşayamaz . / SYF:32