İstediğimiz kadar günlük yakalım, belirsizliğe ve çürümeye mahkumuz, neye taparsak tapalım kurtuluş yok, iyilerle kötülerin yazgısı aynı, azizleri de canavarları da aynı uçurum kucaklıyor, adil olma ve adaletsizlik fikri, görgü kuralları gereği bağlı kaldığımız bir sayıklamadan başka bir şey olmadı hiç.
Diğer Albert Caraco Sözleri ve Alıntıları
- "her şey parçalanıp birbirinden ayrılıyor, edinilmiş kabul ettiğimiz kavramlar çözülüyor, büyük sarsıntının
müjdesi geliyor ve babalarımızın kullandığı enstrümanları kırıyoruz hepimiz.sansürün egemen olduğu ülkelerde gerçekliği inkar etmekten helak olunuyor; sansürün kalktığı ülkelerde herkes aklına geleni söylüyor. farklılık önemsiz gelebilir, çünkü yalan söylemek ile kendini yitirmek aynı anlama geliyor ve yalan söyleyenlerin de günün birinde kendini yitirenlere katılacaklan varsayılır. esin perileri yeryüzünü terk etti, güzel sanatlar öleli kaç kuşak oldu, dalavereciler alanı boş buluyor, daha inanılmazı asla yaşanmadı, ama en üzüntü veren şey onların dalaverelerine karşı duranların bile bize hiçbir şey önermemeleri, boş laflardan başka bir şey etmemeleridir. şehirlerimiz birer kabusa döndü, şehirliler termitlere benziyor artık, her inşa edilen şey iğrenç çirkinlikte, biz artık tapınaklar, saraylar ya da mezarlar, zafer alanları ya da amfiteatrlar inşa etmeyi bilmiyoruz. her adımda gözümüze hakaret ediliyor, kulağımız sağıra çevriliyor ve koku duyumuz umutsuzluğa kapılıyor, yakında kendimize, düzen neye yarar diye sorar hale geleceğiz." - "her şey parçalanıp birbirinden ayrılıyor, edinilmiş kabul ettiğimiz kavramlar çözülüyor, büyük sarsıntının
müjdesi geliyor ve babalarımızın kullandığı enstrümanları kırıyoruz hepimiz.sansürün egemen olduÄŸu ülkelerde gerçekliÄŸi inkar etmekten helak olunuyor; sansürün kalktığı ülkelerde herkes aklına geleni söylüyor. farklılık önemsiz gelebilir, çünkü yalan söylemek ile kendini yitirmek aynı anlama geliyor ve yalan söyleyenlerin de günün birinde kendini yitirenlere katılacaklan varsayılır. esin perileri yeryüzünü terk etti, güzel sanatlar öleli kaç kuÅŸak oldu, dalavereciler alanı boÅŸ buluyor, daha inanılmazı asla yaÅŸanmadı, ama en üzüntü veren ÅŸey onların dalaverelerine karşı duranların bile bize hiçbir ÅŸey önermemeleri, boÅŸ laflardan baÅŸka bir ÅŸey etmemeleridir. ÅŸehirlerimiz birer kabusa döndü, ÅŸehirliler termitlere benziyor artık, her inÅŸa edilen ÅŸey iÄŸrenç çirkinlikte, biz artık tapınaklar, saraylar ya da mezarlar, zafer alanları ya da amfiteatrlar inÅŸa etmeyi bilmiyoruz. her adımda gözümüze hakaret ediliyor, kulağımız sağıra çevriliyor ve koku duyumuz umutsuzluÄŸa kapılıyor, yakında kendimize, düzen neye yarar diye sorar hale geleceÄŸiz." - Ölüme doÄŸru gidiyoruz, tıpkı okun hedefe doÄŸru gitmesi gibi, asla ıskalamayacağımız da kesin, ölüm bizim tek kesinliÄŸimiz, tek gerçeÄŸimiz, öleceÄŸimizi daima biliyoruz, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, biçiminin bir önemi yok. Çünkü ebedi yaÅŸam bir anlamsızlıktır, ebediyet hayat deÄŸildir, ölüm özlem duyduÄŸumuz istirahattir, hayat ve ölüm birbirine baÄŸlıdır, baÅŸka ÅŸey talep edenler imkansızı isterler ve tek elde edecekleri, ödülleri ise duman olup gitmek olacaktır. Bizler, sözcüklerle yetinemeyenler, yok olmaya razıyız ve rıza göstermekte de haklıyız, doÄŸmayı biz seçmedik ve bize verilmekten çok dayatılmış olan bu yaÅŸama, kaygı ve acı dolu, neÅŸesi sorunsallı ya da kötü bu yaÅŸama hiçbir yerde katlanamadığımız için kendimizi mutlu addediyoruz. Bir insanın mutlu olması neyi kanıtlar? Mutluluk türe özgü bir durumdur, bizse cinsin yasalarına bakıyoÂruz yalnızca, bu yasalardan yola çıkarak düşünüyoruz, bu yasalar üzerine kafa yoruyor ve bu yasaları derinleÅŸtiriyoruz, mucize arayanları küçümsüyoruz, sonsuz mutluluÄŸuna düşkün deÄŸiliz, bizim gerçekliÄŸimiz bize yeter, türümüzün üstünlüğü baÅŸka yeri kapsamaz.
- İnsanlaÂrı birbirinden ayırt etmek gerekirse, insanlar üç takıÂma ayrılır: Uyurgezerler, ki bunlar sürüyledir; aklı başında ve duyarlı olanlar iki düzlemde yaÅŸarlar ve kendilerinde neyin eksik olduÄŸunu bilerek, hiç bulamadıkları ÅŸeyi aramaya çalışırlar; tinsel insanlar iki kez doÄŸmuÅŸlardır, tek baÅŸlarına ölmek ve bütünüyle ölmek için düzenli adımlarla ölüme doÄŸru yürürler, ölüm anını, yerini ve tarzını tesadüfen de olsa seçemedikleri durumda, gündelik iÅŸleri küçümsediklerini belirtmenin tek yoludur bu onlar için. Uyurgezerler putperesttir; aklı başında ve duyarlı olanlar mümindir; iki kez doÄŸmuÅŸ tinseller, uyurgezerlerin hayal edemedikleri, ötekilerin ise tahayyül bile edemediÄŸi ÅŸeye taparlar tinde, çünkü onlar kamil insanlardır, dolayısıyla zaten elde etmiÅŸ oldukları ÅŸeyi ne aramaya kalkışırlar ne de ona taparlar, çünkü kendileri odur zaten.
- Dünya bir süre sonra yalnızca bir şantiye olacak. Burada, beyazkarıncalar gibi, milyarlarca kör, uğultunun ve leş kokusunun içinde otomatlar gibi didinip duracaktır soluksuz kalana dek.
- İçine gömüldüğümüz bu evrende delilik, yabancılaÅŸÂmış insanın, cinli insanın, imkanlarının gerisinde kalmış ve eserlerinin kölesi olmuÅŸ insanın kendiliÄŸindenliÄŸinin alacağı biçimdir. Delilik artık elli katlı konutlarımızın altında kuluçkaya yatıyor.
- Fikirler insanlardan daha canlı olduğundan, fikirlerle yaşar insanlar ve onlar için ölürler gıklarını çıkarmadan: Oysa, tüm fikirlerimiz katildir, hiçbir fikir nesnelliğin, ölçünün ve tutarlılığın yasasına uymaz, ve bizler, bu fikirleri sürdüren bizler, otomatlar gibi yürürüz ölüme.
- Bir Tanrı varsa eğer kaos ve ölüm de O'nun sanları arasında yer alacaktır, eğer Tanrı yoksa, bu da aynı anlama gelir, o zaman kaos ve ölüm kuşaklar tükenene dek birbirlerine yeter.
- Bütün sorunlar nesnellik, ölçü ve tutarlılıkla çözümlenir, ama çoÄŸu insan bunu yapamadığından bütün sorunlar çözümsüz kalıyor; salaklıkları ve delilikleri nedeniyle hak ettikleri felaket alçakların eÄŸitileceÄŸi tek okuldur. Uyurgezerleri kahin yapamayacağımız gibi bu doÄŸuÅŸtan körlere de ışığı sevdiremeyiz, düzenin yasası yitik kitlenin kurtarılamayacağı yönündedir ve bu kitle, sürüyle çoÄŸalaÂrak ve bıkıp usanmadan sayısız kurban vererek soluksuz kalana dek üremeyi kendi yitiminin tesellisi kabul ediyor.
- İşte bu nedenle ölüme yürüyoruz, sığınacak bir yer bulma umudumuz yok, deliyiz ve meczubuz, Tarih bizi bağışlamıyor, bizi Kader'in ellerine teslim ediyor -bizim yüzümüzden gücü giderek artan Kader'in.