... Her şeyin o kadar dışında bir yerden geliyordu ki, belediye otobüslerinin geçtiği ana cadde, köşedeki cami, üzeri turkuaz renkli saclarla kapatılmış pazaryeri, postanenin önündeki yokuş, sıra sıra vinç kuleleriyle yeni inşaat alanları, ugultusuyla kendini derinden derine hissettiren şeker fabrikası, şehir merkezine giden yolun iki yanındaki alışveriş merkezleri, idris dağının güneyinden doğuya uzanan demiryolu, kırşehir ile kayseri arasındaki boz düzlük, boş köylerin kapısı penceresi kırık boş taş evleri, firat'ı da dicle'yi de bir adımda geçen hüzün, sümbül dağı, sonsuz bir günbatımının hüküm sürdüğü iran çölleri, tibet platosunda otlayan ıssızlık sürüleri, balıkçı tekneleriyle dolu Sarı deniz, büyük okyanusun dibinde bu dünyanın en derin çukuru, aşk ve intikam için büyüler yapan Polinezyalılar, denizin içinden başını çıkarmış yanardağlar, İnkaların, mayaların, Azteklerin ülkeleri, Atlas okyanusu, Kanarya adalarında beyaz pelerinli kadınlar ve erkekler, cehennem tanrılarına adanan Eski Kartaca, akordeonlarını omuzlarına atmış delikanlıların tırmandığı Atina tepeleri, yüzlerini denize dönmüş bekleyen iki çocuğun sırtlarını dayandıkları Konak'taki saat kulesi, adını bir Selçuklu komutanından alan Porsuk çayı, Ayaş kaplıcasından göğe yükselen buhar, üzerinde kalın kırmızı şeritler bulunan iki bacasıyla ısı merkezi ve karla kaplı tepe, siyah köpek ve Başak, çam bir kürenin içinde gibiydi; küre de şarkının ellerinde...
Diğer Barış Bıçakçı Sözleri ve Alıntıları
- Siz de bilirsiniz, anlatmaya değer şeyleriniz olduğunu, bir gün bunları anlatacağınızı düşünmek ne güzeldir ve bu düşünce bir kez yer etti mi nasıl da perişan eder insanı! Şu dünyadaki en yüksek mertebe olan okurluk mertebesi size yetmemeye başlar. Dünya olmak istersiniz.
- Aforizma belki bilmek demek değildir ama bilmek çabasıdır, ona en azından bir başlangıç önermesine verilen değeri vermek gerekir. Şu da yeteri kadar açık değil mi: Aforizma modern insanın kullandığı bir ağrı kesicidir. Hiç olmanın ağrısını dindirir. Sonra ağrı yine başlar.
- Halbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır.
- Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum, hâlâ öyle!
- Birlikte geçirdiğimiz o güzel günlere ne olmuştu? Benim aklım hep o günlerdeydi. Ne olmuştu o günlere? Yaşanan şeyler ne olur Çetin, nerede durur? Hatırlamaya ve belleğe ilişkin eğretilemeler beni kesmiyor. Tozlu tavan arasına girmek, eski bir sandığı açmak, sararmış bir defterin sayfalarını çevirmek filan diyorum, beni kesmiyor. Geçmişimizle bağlantı kurmanın tek yolu hatırlamak mıdır? başka bir eylem yok mu, olamaz mı?
- "Yaşamak ilerlemek olamaz diye düşünüyor Cemil, ama geride bırakmak olabilir..."
-Sinek Isırıklarının Müellifi - "Evet, yolun sonunda iki adam, şiirin bile fayda etmediği çünkü şiir çaredir bir bakıma ölüme, özellikle de son dize ve her şeye çengel atan kafiye."
- "Matematikçiler düz basit bir çizgi çiziyorlar. çizginin bir ucuna (-) sonsuz bir ucuna (+) sonsuz yazıyorlar. bu bir sayı doğrusu. Matematiksel sonsuz. Her şey mümkün alıyor musun? Sonra bu sayı doğrusuna teğet bir çember çiziyorlar. Ardından çemberin tepe noktasıyla sayı doğrusunun üzerindeki rastgele bir noktayı birleştirerek , doğru üzerindeki her noktanın çember üzerinde tek bir noktaya karşılık geldiğini, benzer şekilde çember üzerindeki herhangi bir noktanın da sayı doğrusu üzerinde tek bir noktaya karşılık geldiğini gösteriyorlar. Matematikçiler sabırlıdır, birebir eşlemeye bayılırlar. Böylelikle sonsuz sayı doğrusunu sınırlı ve kapalı bir şekle yani bir çemberle eşleştirmiş oluyorlar. Cemal bunu gördüğünde müthiş seviniyor. Çünkü kapalı ve dairesel şeyleri seviyor. Sonsuzluğun ve hayatın dairesel olduğunu hiç hareket etmeden sonsuzluğa ulaşılabileceğini büyük sırrın bu olduğunu anlıyor." (Syf.124)
- "Yalnızlık mı? Milyarlarca insanın adı geçiyor bu bahiste!"
- Yalnızlık mı? Milyarlarca insanın adı geçiyor bu bahiste!