... Her şeyin o kadar dışında bir yerden geli - AlıntıSöz

... Her şeyin o kadar dışında bir yerden geliyordu ki, belediye otobüslerinin geçtiği ana cadde, köşedeki cami, üzeri turkuaz renkli saclarla kapatılmış pazaryeri, postanenin önündeki yokuş, sıra sıra vinç kuleleriyle yeni inşaat alanları, ugultusuyla kendini derinden derine hissettiren şeker fabrikası, şehir merkezine giden yolun iki yanındaki alışveriş merkezleri, idris dağının güneyinden doğuya uzanan demiryolu, kırşehir ile kayseri arasındaki boz düzlük, boş köylerin kapısı penceresi kırık boş taş evleri, firat'ı da dicle'yi de bir adımda geçen hüzün, sümbül dağı, sonsuz bir günbatımının hüküm sürdüğü iran çölleri, tibet platosunda otlayan ıssızlık sürüleri, balıkçı tekneleriyle dolu Sarı deniz, büyük okyanusun dibinde bu dünyanın en derin çukuru, aşk ve intikam için büyüler yapan Polinezyalılar, denizin içinden başını çıkarmış yanardağlar, İnkaların, mayaların, Azteklerin ülkeleri, Atlas okyanusu, Kanarya adalarında beyaz pelerinli kadınlar ve erkekler, cehennem tanrılarına adanan Eski Kartaca, akordeonlarını omuzlarına atmış delikanlıların tırmandığı Atina tepeleri, yüzlerini denize dönmüş bekleyen iki çocuğun sırtlarını dayandıkları Konak'taki saat kulesi, adını bir Selçuklu komutanından alan Porsuk çayı, Ayaş kaplıcasından göğe yükselen buhar, üzerinde kalın kırmızı şeritler bulunan iki bacasıyla ısı merkezi ve karla kaplı tepe, siyah köpek ve Başak, çam bir kürenin içinde gibiydi; küre de şarkının ellerinde...

Diğer Barış Bıçakçı Sözleri ve Alıntıları