Diğer taraftan seçimlerinde farkında olmaksızın kadınları etkileyen nitelikler, doğal olarak bu kadar kesin bir şekilde belirlenemez. Bununla beraber kadınların terci ettikleri yaşın otuz ile otuz beş olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaşlardaki erkeği, aslında insan güzelliğinin en yüksek formu ola delikanlılara tercih ederler. Bunun nedeni kadınların zevkin değil, bu belirli çağda üreme gücünün zirve noktasını görüp tanıyan içgüdünün yönlendirmesidir. Genellikle kadınlar güzelliğe, özellikle yüz güzelliğine pak fazla dikkat etmezler; çocuğa güzelliğini verme işini sadece kendi üzerlerine almış gibidirler. Onları en başta baştan çıkra bir erkeğin gücü ve onunla atbaşı giden cesaretidir, çünkü bunların her ikisi de güçlü çocukların dünyaya gelmesinin ve aynı zamanda onlar için güçlü bir koruyucunun habercisidir. Bir erkekteki her fiziksel kusuru tipin ayırt edici özelliklerinde herhangi bir sapmayı bir kadın, çocuk söz konusu olduğunda, eğer kendisi bu bakımlardan kusursuz ise ya da zıt yönde bunları gölgeleyebilecek kadar mükemmel ise, ortadan kaldırabilir. Bunun tek bir istisnası özel olarak erkeklere özgü dolayısıyla bir annenin çocuğuna kesinlikle veremeyeceği niteliklerdir. Bunlar erkeklere özgü kemik yapısı, omuz genişliği dar kalçalar, düzgün bacaklar, kas gücü, cesaret, sakal ve benzeri şeyleri içerir. İşte bu yüzden, bir kadın çoğu kez rastladığımız gibi çirkin bir erkeği sevebilir, oysaki kusurlarını kendisi gideremeyeceği veya telafi edemeyeceği için erkeksi olmayan bir erkeği asla sevmez. Cinsel sevginin temelini oluşturan değerlerin ikinci kümesi manevi niteliklere dayananlardır Burada, bir kadının evrensel olarak bir erkeğin ruhunun yahut kişiliğinin sahip olduğu karakteristik özelliklerle etkilendiğini görürüz. Bunların her ikisi de babadan genlerle aktarılabilir. Kadınlar irade sağlamlığı, kararlılık, cesaret ve belki de dürüstlük ve iyi kalplilikten büyülenirler. Buna karşılık zihni-fikri niteliklerin kadınlar üzerinde doğrudan yahut içgüdüsel bir gücü yoktur, bunun çok basit bir sebebi vardır; bunların babada devralınan nitelikler olmaması. Erkekteki zeka eksikliğinin kadınlara bir zararı dokunmaz; doğrusu fevkalade bir zihni üstünlük , hatta deha, anormallik olarak kadınlar üzerinde olumsuz bir etki bile doğurabilir. Bu sebepten ötürüdür ki, kadınların sık sık budala, çirkin ve kaba saba bir erkeği iyi eğitilmiş, zihni nitelikleri yüksek, nazik bir erkeğe terci ettiklerini görürüz.
Diğer Arthur Schopenhauer Sözleri ve Alıntıları
"bunca gürültü patırtı niye? niye (bunca) itiş kakış, tepinme, korku, endişe ve dert? sonuçta amaç, sadece her bir mecnun'un kendi leyla'sını bulması değil midir?
"kendine yetmek, kısacası kendi olmak kuşkusuz mutluluğumuz için en yararlı niteliktir."
04 Eylül 2013 Çarşamba
Verdiği sözü tutmuyor hayat, tutsa bile, özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü, cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demek ki, mutluluk ya gelecekte yada geçmişteki şimdiki an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor önü arkası pırıl pırıl bu bulutun, ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor.
''Bir ahlak duygusu ele alalım ki, temelleri olmayan ve sadece öğüt olarak kulaklarımızı doldurduğu için var olan. İşte böyle bir duygunun etkisinin kaydadeğer olmasını bekleyemeyiz. ''
"Söylediğim gibi bir bütün olarak bakıldığında her bir insan hayatı bir tragedyanın niteliklerini sergiler ve biz kural olarak hayatın bir dizi düş kırıklığıyla dolu umuttan, boşa çıkmış emellerden, suya düşmüş tasarılardan, çok geç fark edilmiş yanlışlardan başka bir şey olmadığını ve şu kederli şiirin içinde barındırdığı hakikatin onun içinde geçerli olduğunu anlarız:
O zaman yaşlılık ve tecrübe el ele,
Götürür onu ölüme ve anlatır ona,
Böylesine acılı ve uzun bir arayıştan sonra
Bütün hayatın yanılgılarla dolu olduğunu.
Bütün bunlar hayatın kendisi hiç olmasa daha iyi olacak bir şey, edineceğimiz bilgi sayesinde geri döneceğimiz bir tür hata olarak gören benim dünya görüşümle tamamen örtüşür."
"Her şeyden evvel hiçbir insan mutlu değildir; bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur, onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile, geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride; ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir. O halde yalnızca her an değişip duran şimdiden ibaret olan ve şimdi sona eren bir hayatta mutluluk olmuş mutsuzluk olmuş hepsi birdir."
"Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır ve bu da mutlu olmak için var olduğumuzdur. Bu bizde doğuştandır, çünkü bu bizim varoluşumuzla çakışır ve bütün varlığımız onun tefsirinden, hatta bedenimiz onun monogramında ibarettir. Biz yaşama iradesinden başka bir şey değiliz, ve bizim bütün istememizin ardışık tatmini mutluluk kavramıyla düşündüğümüz şeydir."
"Onun arzularının sınırı yoktur, onun taleplerinin sonu yoktur, her tatmin edilmiş arzu yenisinin doğumuna sebebiyet verir."
Ömrümüzün ilk kırk yılı metindir, takip eden otuz yıl da bunun yorumu. (sayfa 228)
Vahşiler birbirini yer, uslular birbirini kandırır, buna da dünyanın gidişatı denir. (sayfa 184)
...toplum kalabalıklaştığı anda, orada adilik hâkim olmaya başlar. (sayfa 140)
Ayrıca nasıl ki hiçbir ülke sadece birkaç kalem ithalata ihtiyaç duyan ya da hiç duymayan bir ülke kadar müreffeh değilse, en mutlu insan da içindeki zenginliği kendisine yeterli olan ve varlığını idame ettirmek için dışarıdan ya çok az ya da hiçbir şeye ihtiyaç duymayan insandır. Çünkü ithal mallar pahalı şeylerdir, bağımlılığı açığa vururlar, tehlikeye sebebiyet verirler, sıkıntı meydana getirirler ve sözün kısası yerli imalat için sefil birer ikamedirler. Hiç kimse başkalarından ya da genel bir ifadeyle, dış dünyadan çok fazla bir beklenti içerisinde olmamalıdır. Bir insan tekinin bir başkası için ifade edebileceği şey öyle çok büyük değildir: Neticede herkes yalnız kalır ve önemli olan şey yalnız kalanın kim olduğudur.
John Hart
Yalçın Tosun
Henri Charriere
Vladimir Bartol
Susanna Tamaro
Hüsnü Arkan
Pınar Çekirge
Sezgin Kaymaz
John Fowles
Sabahattin Ali