Ben bir şeye bağlıydım, sonra başka bir şeye daha bağlandım. Sonradan bağlandığım önceki tüm bağlılıkların hükmünü ortadan kaldıracaktı. Ya da şöyle söylemeli;önceki bağlılığım sürdükçe, sonraki bağlılıkların ihtimalini ortadan kaldırıyordu.Bu durumda birini tercih etmem gerekiyordu. O gün , böyle küçük kararlar alırken, hafifçe utançlarla geçiştirirken bu kararları, böylesi bir yolda yürüdüğümün farkında değildim. İçimdeki hakikati kendi ellerimle öldürmeye teşebbüs etmiştim.Bunu bir kez denedikten sonra hayatında her şeyin aynen devam etmesi mümkün olmuyor. Ya kendini hakikatin kollarına bırakıp onun kollarında öleceksin ya da buna razı değilsen ve içinde dolaşan bir hayta duygu seni sürekli olarak kendine çekiyorsa , o vakit kendi hakikatini öldüreceksin. O zamanlar ikisini de yapmaya cesaretim yoktu. İkilik içinde yaşamaya razı gelmiştim.Bunun imkanının olmadığını bilmiyordum.Böylesi ikilikler zaten insanı yavaş yavaş öldürüyormuş.Ben o gün uzun sürecek bir ölümün pençesine düştüm. Elimi ateşe sürdüm.Ateş elini kalbime sürdü.İçimden taşan bir arzuyla, kendi yangınımın peşine düştüm.
Diğer Tarık Tufan Sözleri ve Alıntıları
- Kalk Kudüs'e gidelim..
Yahya peygamberin yanında büyüsün çocuklar.
Elleri taÅŸ tutacak yaÅŸa gelsin. Kalpleri aÅŸk tutacak yaÅŸa.
Sokaklarına atalım kendimizi. Adımızı söyleyelim kontrol noktalarında. - Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlayan adamlarız
- Bir çay ocağında otursak. Hani o oyunsuz olandan, hani o tabureleri olandan, hani o Fatih'te Malta'dakine benzer birinde. Otursak ve onu dinlesek. Terini silse, demli bir çay söylesek ve anlatmaya başlasa.
- Gidelim buradan.
Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim - Sen adımını attığın andan itibaren Hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
- Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim.
Asla söyleyemeyeceğim.
Oysa o kadar dilimin ucundalar ki.
Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan.
Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor.
Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler.
Biraz zaman diyorum.
Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım.
Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim.
Aslında seni çok...
özledim. - Sana dair gizleyemediklerim yanaklarımdan süzülüyor ve önüme düşüveriyor.
- Onu da öbür gün düşünürüz.
- Harfler amaçsızca kafamın içinde dönüyordu ve bir süre sonra anlamlı bir kelimeye, sese dönüşemeden can verip yığılıyorlardı. Cansız harflerin üst üste yığıldığı bir toplu mezar olmuştu zihnim. İnsanın söylemek istediklerini söyleyebilmesi nasıl da büyük bir nimetmiş meğer, o zaman anladım...
- Kalk Kudüs'e gidelim..
Yahya peygamberin yanında büyüsün çocuklar.
Elleri taÅŸ tutacak yaÅŸa gelsin. Kalpleri aÅŸk tutacak yaÅŸa.
Sokaklarına atalım kendimizi. Adımızı söyleyelim kontrol noktalarında.