Acı çeken bu insanları gördükçe, zihninde yeni bir ışık yandı. Dehşete kapıldım; dünyada bu kadar çok acı çeken insan olduğunu bilmiyordum. Kendini küçük kabuğuna hapsetmiş bir salyangoz gibi, dışarıdaki kalabalık dünyayı yeni yeni görmeye başlıyordum. Beni asıl şaşırtan şey, çoğunun durumunun benimkinden daha kötü olmasıydı.
O zamana kadar bunun mümkün olabileceğini düşünmemiştim. Birden, bunca zamandır kör olduğumu, benim acılarımın diğer insanların acıları yanında hiç kaldığını hissetmeye başlamıştım. (Sf. 99)
Diğer Christy Brown Sözleri ve Alıntıları
- "yalnızdım,kendi dünyama hapsolmuştum,diğerleriyle iletişim kuramıyordum;varlığımı onların varlığından ayıran,beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki."
- "yalnızdım,kendi dünyama hapsolmuştum,diğerleriyle iletişim kuramıyordum;varlığımı onların varlığından ayıran,beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki."
- Tüm bu gürültü patırtının ne olduğunu merak eden bir grup heyecanlı çocuğun yanında,tekerlekli sandalyesininin kenarında oturuyordu.
- "Her ne kadar aptal ve aciz olarak büyüsem de, bana diğerlerine davrandığı gibi davranmaya, misafir geldiğinde arka odada kalan ve adı geçmeyen "acayip şey" olarak değerlendirmemeye karar vermiş." sf.9
- Ancak annem sadece benim geri zekalı olmadığımı söylemekle yetinmiyordu, bunu kanıtlamak için elinden geleni de yapıyordu. Görev bilinciyle değil, sevgiyle yapıyordu bunu. Bu yüzden bu kadar başarılıydı.
- O benim için bir anneden daha fazlasıydı; savaştaki silah arkadaşımdı.
- "Bütün mücadelem boyunca, diğer insanlarla iletişim kurma olayında konuşmak her zaman en büyük engelim olmuştur. Sakatlığımın bana en fazla acı veren yanını oluşturmuştur."
- -Orada otururken ben neyim diye sordum kendime. Tanrı'nın yaptığı şakalardan biri sadece.-
- Yalnızdım, kendi dünyama hapsolmuştum, diğerleriyle iletişim kuramıyordum; varlığımı onların varlığından ayıran, beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki.
- Filme gitmeyi seviyordum. Işıkların sönmesi ve bütün sinemanın karanlığa gömülmesi, arkamızdan gelen ince, uzun bir ışık huzmesinin karanlıktan geçip başımızın üzerinden aşarak büyük ekrana düşmesi, onu parlaklaştırıp canlandırması, gözlerimizi kamaştırması, sonra ani bir sessizliğin ardından filmin başlaması çok hoşuma gidiyordu.