- ''Söğüdün altında oturup bellerini söğüt gövdelerine dayadılar. Seyran gözlerini Memedden ayıramıyordu. İçinde ılık ılık, sıcak bir şeyler kaynıyordu. Bu duyguyu uzun bir süredir unutmuştu. Memedin yüzüne baktıkça içine uzak bir yerlerden sıcak bir şeyler damlıyordu. Seyran gözlerini yere indiriyor, sonra bir de bakıyor ki gözleri Memedin yüzünde... Seyran ne yapacağını bilemiyordu. Bir tuhaf duyguya düşmüştü.'' (Sayfa: 354)
- Kediden dolayı teşekkür ederim, beyefendi.Kedi sevmeyen hiçbir mahlukatı sevemez.
- İnsan kendisini hep yürekli sanır. İçine bir korlu düşünce de bunu olağan saymaz. Kahrından ölür, delirir. Neden korkuyorum diye, aklını oynatır. Korku insanoğlunun yüreğine işlemiştir, bunu bilmez. İnsanoğlu salt korkudur, bunu bilmez. Bilmez de kendine yediremez korkuyu...
- Ateşi yandıran kavdır Demiri dövdüren tavdır (Giriş Sayfası)
- İnsan canı bu kadar alçalmaya değer miydi? Ne pahasına olursa olsun insan yaşamını sürdürmeli miydi? Sıtmalar, hastalıklar, zulümler, buyruklar, insanoğlu kıyımlarından, aşağılamalardan, sakatlıklardan, kırımlardan sonra bile yaşamını sürdürmüştü. Bu korkunç güç, bu sonsuz direnç, bu yaşamak için katlanılan en aşağılık durumlar neydi, ne içindi? (Sayfa: 15)
- ''Şimdi bu baktığın, gördüğün benim, Aliyim, yarın bir iş yaparım ki senin de, benim de aklımızın köşeciğinden geçmemiş ola. Onun için tevekkül ol, daha çok arama, üstüne varma. İnsanoğlunu anlamak o kadar kolay değil. Kuşlar da, böcekler de göründükleri gibi değiller. Bu dünyada her canlının bir huyu vardır, insanın da yüz bin huyu vardır. Bak Ağam, dünyada bir insanı, karımı, kardeşlerimi, kızımı oğlumu, anamı babamı tanıdım dersen yalandır.'' (Sayfa: 73)
- ''İnsan, tanıdığını sandığı insanı kendisine benzeterek tanır.'' (Sayfa: 74)
- ''Vay babam, insan ölüsü de ne kadar kokarmış böyle, it leşinden de beter. Ben de böyle kokacak mıyım?'' (Sayfa: 75)
- ''Bir Ağa gidince bin tanesi gelirse, bir İnce Memed gidince , on bin, yüz bin, yüz yüz bin tanesi gelecekti. Ağalar az, fıkaralar çoktu.'' (Sayfa: 453)
- ''Bu adı sanı bilinmedik eller sözünü çok seviyordu. Karacaoğlan da öyle demiyor muydu, adı sanı bilinmedik ellere gitmeyince gönül yardan ayrılmaz...'' (Sayfa: 454)