İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu.
İnsanın en iyi gizleme yolu, gizlemek istediği şeyin çok yakınında gezinmesi ve kalabalık cümleler kurmasıdır.
Oysa gerçek hayat romanlardan daha kurgusal değil.
Bir kadını sevmeye başladığınızda dünya gitgide tenhalaşıyor.
Acılı bir kadının yüzünü okumaya kalkarsan ateşe dokunmayı, bir uçurumdan yuvarlanmayı, coşkulu bir nehirde boğulmayı göze almışsın demektir.
Korku, yavaş yavaş insanı deliliğe yakınlaştırıyormuş, bu sayede öğrendim.
Birini kusursuza yakın bir cinayetle öldürmek istiyorsan altın kural şudur; öldüreceğin kişinin hayatındaki her detayı ama her bir detayı ezbere bilmen gerekir. Pırlanta kuralsa şu; hayatının bütün detaylarını ezbere bildiğin adamın hayatında yer almayacaksın.
İnsan en çok unutmak istediği şeyi her dakika yeniden ve daha güçlü bir şekilde hatırlarsa sarhoş olamıyor. Sarhoş olunca unuturum diye düşünüyorsun fakat unutamadığın için sarhoş da olamıyorsun.
Yaşamak, insanın ömrü boyunca kaçmaya çalıştıklarına tek tek yakalanma tecrübesidir.
Aşık adamın kötülüğü de aşkı kadar aşikar olur. Ne varsa yüzümüzde var işte. Başka da bir şey yok. Bu!
Desiderius Erasmus
Nermi Uygur
Cassandra Clare
Fernando Pessoa
Mustafa Balbay
Rasim Özdenören
Stephen King
Thomas More
Jean-Christophe Grangé
Henry Miller