- Dayak köylülerinde köylülerin bazıları yabandomuzu avına çıktıkları zaman , köyde kalanların av süresince elleriyle yağa ya da suya dokunmaları yasaktır, dokunurlarsa bu hareketleri avcıların parmaklarının yumuşamasına ve avın ellerinin arasından sıyrılıp kaçmasına neden olur.
- Gilyaklı bir avcı ormanda av peşinde koşarken çocuklarının ağaç ya da kum üzerine resim çizmesi yasaktır. Çünkü sık ormanlardaki patikalar bu resimlerdeki çizgiler kadar karışabilir ve böylece avcının avının yolunu şaşırmasına neden olabilir.
- Aruntaların gebelik ve yeniden doğuş üzerine garip bir gorusleri vardır. Onlara göre kendi totemlerinden bir ölünün ruhu yeniden doğmak için bazı yerlerde pusuda bekler ve buralardan geçen kadınların vücuduna girer. Çocuk doğduğu zaman anne. çocuğunu hangi ruhtan gebe kalarak doğurduğunu bildirir. İşte bu, çocuğun totemini belirler.
- ......bu inanışa göre totem, kendisini korkutan tehlikelerden kaçmak için ruhun sığındığı güvenilir bir sığınaktı.
- Şurası dikkate değer ki , evlilik sınıflarının kurulmasının ortaya çıkardığı ilk yasaklar, genç kuşağın cinsel özgürlüğünü , yani erkek kardeşlerle kız kardeşler arasında ve oğullarla anneler arasındaki ensest ilişkisini etkilediği halde , babayla kız arasındaki ensest yalnızca daha kökten önlemlerle kaldırılmıştır.
- Küçük Arpad iki buçuk yaşında bir yazlıkta tavuk kümesine işemeye çalışırken , bir tavuk çocuğun üreme organını ısırmış veya gagalamış. Bir yıl sonra yine aynı yere geldikleri zaman çocuk tavuk oluyor, yalnızca kümesle ve kümeste olup bitenlerle ilgileniyordu, insan gibi konuşmaktan vazgeçerek gıdaklamaya ve ötmeye başlamıştı. Gözlem dönemi sırasında, beş yaşındayken , yeniden konuşmaya başlamıştı; fakat bütün sözlerinin konusu piliçler, tavuklar, horozlardı. Tavuklardan başka hiçbir oyuncakla oynamıyor, içinde tavuklarla ilgili birşey olmayan hiçbir şarkı söylemiyordu. ........
- Ağır mekanik sarsıntıların , tren kazalarından veya ölümün kıyısından dönülen diğer kazalardan sonra ortaya çıkan, uzun zamanlardan bu yana ''travmatik nevroz'' olarak tanımlanagelmiş bir durum söz konusudur. Yıkıcı savaşların sonrasında bu tür vakalara, sayıca yüksek bir biçimde rastlanmış ama en ağzından, bu vakaların, mekanik şiddetlerin yol açtığı organik lezyonlara bağlanması hevesine son bulmuştur.
- Günümüze kadar, ne savaş nevrozlarını ne de barış zamanında yaşanan nevrozları, açıklamada başarılı olunamamıştır .
- Korku, korkmamızı gerektiren kesin bir nesne gerektirir. Dehşet ise, hazırlık yapmamış bir kimsenin içine düştüğü tehlike durumudur; ortada bir beklenmemezlik durumu vardır.
- Travmatik nevroz zamanlarında görülen rüyalar, hastayı her seferinde yeni bir dehşetle uyandıran ve geçmişte yaşadığı kaza durumuna sürekli olarak götüren bir özelliğe sahiptir.