"Ben başka türlüsüne değil, ancak zehirlenmiş bir hayatı yaşayabilirdim."
Dadıcık dıştan değişmişti ya, içten hep aynı kalmış, yalnız hayata bağlılığı artmıştı, ölümden korkuyordu, güz gelince evlere sığınan sinekler gibi. Bana gelince, benim hayatım her gün, her dakika değişiyordu.
Kapıyı vurdu, gitti, arkasına dönüp bakmadı bile. Bu dünyanın insanlarıyla, dirilerle nasıl konuşulduğunu unutmuştum her halde.
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti.
Odamı sınırlayan dört duvar arasında, varlığımı ve düşüncelerimi kuşatan hisarın içinde ömrüm azar azar eriyor bir mum gibi, hayır, yanlışım var, ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. Fakat diğerlerinin dumanından, soluğundan boğulmuş.
ya
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için. Kasap dükkanı önünde bir sinir parçası için kuyruk sallayan aç köpek gibiydi onlar.
Hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler, ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde, ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.
Alberto Manguel
Enis Batur
Stefan Zweig
Orhan Duru
Andre Gide
Sezgin Kaymaz
Doğan Yurdakul
Simone de Beauvoir
Mario Levi
Murat Belge