Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.
Kendi kendime karşı çok borçlandım. Kendime vaadettigim şeyleri yapamazsam utancımdan aynaya bakamayacağım.
''Izdırabın verdiği intibah zamanlarında, kendi kendini aldatmak, başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan, kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar.''
"Yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu ve bir yalan söylendiği zaman, insanların değil, eşyaların bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile... Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan..."
-Hangi sinemaya gittiniz? -Hale'ye. -Ne filmi vardı? -"Beni aldatamazsın".
Bu sayfalarda; insan, hakiki acıyı, ıstırabı, bir gölge halinde bile olsa, seferberliğin aç İstanbul'unu buluyor. Ahmet Hamdi Tanpınar
Ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürüdüm.
O insan, ki yüzünde bıkkınlıkla sebat mücadele eder.
Küçükler çok benzeşirler: Korku ile acının derinleştirdiği anlayışlı gözler, yaşlarına nisbetle ağır tecrübelerin kırıştırdığı ve soldurduğu manalı yüzler, tahammülün düşürdüğü başlar, ve ümit...
Kendimi çok sevdiğim an, kendime çok acıdığım an. Beni yalnız bu koruyor: Bu aşk, bu merhamet.
Bediüzzaman Said-i Nursi
Julie Garwood
Jean Baudrillard
Boris Vian
Christy Brown
G. K. Chesterton
Metin Eloğlu
James Bowen
Rıfat Ilgaz
Anton Çehov