''Nihayet anlamağa başlıyoruz ki her sistem, ölü bir kalıptır, statiktir, çünkü mantığımızın mahsulüdür. Sayısız değişmeleriyle, göz karartıcı hızıyla, tamamıyla dinamik olan bir mahiyeti, yani hayatı biz ancak sezişimizle takip ve bilgimizle izah edebiliriz; ona yol gösteremeyiz. ilim bugünü anlar, yarını keşfedemez. Böyle bir iddiası da yoktur. Her sistem, gülünç bir kehanettir. Nazariye kurmaktan geçelim. Yalnız müşahede. Hayatın namütenahi değişmelerine intibaktan bizi meneden kaskatı sistemlerin hepsi yıkılıyor: Marksizmle bugünkü Rusya'daki rejim arasında ne uçurum! "Sermaye" muharriri sağ olsaydı Sovyetlerin can düşmanı kesilirdi.''
''Harpten sonra yıkılmağa başlayan şeylerden biri de nazariyelerin sonuna ilave edilen "izm" edatıdır. Ancak "izm"siz düşünebildiği gün insan zekasının hürriyetinden ve genişliğinden bahsedilebilir. Kafamızın zinciri bu "izm"dir: Sistemeilik ve nazariyeciliktir. Ammenin ruhu bunu çoktan duymuştur. Nazariye başka, tatbikat başka derler ve halk emindir ki: "Evdeki pazar, çarşıya uymaz!" Yalnız ahmaklar plan yaparlar.''
Kabil ile New York arasındaki farkların çoğuna İstanbul'un iki semti arasında kolayca tesadüf edilir.
Ve insanların yanında ise, kalabalıkta ise, gözyaşlarını kendi içine akıtarak ağlıyordu.
Ne büyük bir arzuyla istediği şeylerden nr küçük sebeplerle nefret ettiğini düşünüyordu.
Bu dolgunlukla beraber aynı şiddetle bir boşalma ihtiyacı oluyordu: Ağlamak, katılan katılan ağlamak, ağladıköa sarhoş olarak ve kendini kaybederek ve hıçkırarak ve hıçkırıklarının sesini duyarak ve katılarak ve katıldıkça kendini toparlayarak ve kendini topladıkça yeniden katılarak ağlamak.
Ah efendim, bizi bizden daha iyi biliyorlar, Mesnevi'yi de Rubaiyat'ı da Gazali'yi de Farabi'yi de bizden çok okuyorlar; bizi bizden daha çok takdir ediyorlar; bizim bizden daha büyük düşmanımız yoktur efendim, yoktur.
Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.
Her gidişimde, hastahanelerin bahçeleri bana hüzün verirdi. Bunun mânasını şimdi bulmaya çalışıyorum ve hastalıkla tabiat arasındaki büyük tezadı anlıyorum. Bu, bir bahçeden hastahaneye girerken ve bir hastahaneden bahçeye çıkardan en çok hissedilen şeydir.
Kendimi çok sevdiğim an, kendime çok acıdığım an.
Mürvet Sarıyıldız
Behiç Ak
Afşar Timuçin
Murat Belge
Henry Miller
Mehmed Uzun
Ahmed Günbay Yıldız
Fatih Duman
Julio Cortazar
Gustave Flaubert