"Fakat keşke futbol oynasaymışım; belki de bacağımı Nüzhet'in aşkı kadar yormazdı".
"İşte, Şinasi artık Neriman için anlaşılmaz bir hale gelmişti ve bir sırrı olan ruhların büyüklüğü ile Neriman'ı eziyordu. Genç kız hiçbir zaman Şinasi'ye karşı bu kadar hayranlık ve öfke duymamıştı. Kendi kendini hapsetmeye muktedir bir adamın tesirini yapan Şinasi, bir hükümdardan daha kuvvetli görünüyordu."
AH,insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? Beş dakika,on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar, tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak.
şark ekseriyetle ''Lazım'' ve garp ''Müteaddi'' dir. Fakat bu, faaliyet tarzlarının farkından başka bir şey değildir. Bu faaliyetin köklerine bakılırsa, aynı beşeri kaynaklardan geldiği görülür.Ancak,birinin cehdi, içeriden dışarıya, ötekinin dışarıdan içeriyedir.
Evet,dedi, bizde medeniyet fikri, bir kültür meselesi olarak anlaşılmaz.
Mihaniki beşeriyet, Şarktan biraz muhayyele ve metafizik tasavvurlar dileniyor. Çünkü, her gün biraz daha makineleşen zavallı Amerikalının her gün biraz daha kuruyan muhayyelesi, yarın saati icat eden yahut tayyareyi tasavvur eden bir Şarklının yaratıcı kafasından mahrum kalacaktır.
Ah efendim, dedi, bizi bizden daha iyi biliyorlar; Mesnevi'yi de,Rubiyat'ı da, Gazali'yi de, Farabi'yi de bizden daha çok okuyorlar; bizi bizden daha çok takdir ediyorlar; bizim bizden daha büyük düşmanımız yoktur efendim, yoktur.
"Ben yalan arayan zekânın gözlere verdiği ağır hareketi bilirim. Çok az yanılmışımdır. Bakış evvelâ sağa ve sola doğru kayar. Arama başlamıştır. Sonra gözbebeği yukarıya doğru bir kavis çizip aksi istikamete iner. Sonra da tam karşı tarafa bakar. Donuktur. Bulamamıştır. İki üç defa kırpılır. Korku çırpınışı. Yalan aradığının sezilmesi ve aranan yalanın bulunmaması korkusu. Nihayet bütün yüzde, gergin çizgileri gevşeten bir kurtuluş hareketi. Yalan bulunmuştur. Gizlenen sevinç, dudakların ucunda belli belirsiz bir gülümseyiştir.."
Susmaya devam etti. Uzun bir sükut. Dakikalar geçiyor. Her an birbirimizden biraz daha uzaklaşıyoruz. Konuşursak, birbirimize bunu hissettirmekten başka bir şeye yaramayacak. Bunun için susuyoruz. Ne onda bu büyük mesafeyi atlamak ve ötekinin yanına varmak isteği, ne bende kuvveti var. Bu sessizlik içinde zaman aramızdan bir düşman gibi geçiyor.
... Bak şu gül bile yalan söylüyor... Öyle taze bir duruşu var ki, manası: 'Ben solmayacağım, ben ebediyim?den başka bir şey değil. Yarına kadar solacak halbuki.. Yalan söylüyor...
Kostas Mourselas
Samuel Beckett
Susanna Tamaro
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Ferit Edgü
V. C. Andrews
Michael Palmer
Lawrence Durrell
Nihat Behram
Yılmaz Erdoğan