- Hiçbir şey kalıcı değil; kafalardaki düşünceler bile. Kaybolanı aramaya kalkışarak boşuna zaman harcamamak gerek. Herhangi bir şey bir kere kayboldu mu, gitti gider.
- Nasıl yaşadığımı anlamalısın. Hareket ediyorum. Bana sağlanan havayı soluyorum. Olabildiğince az yemek yiyorum. Kim ne derse desin, önemli olan tek şey ayakta kalabilmek.
- Ne zamandı o? Artık anımsamıyorum. Yıllar önce galiba. Ama benimki yalnızca bir tahmin. Açıkça söylüyorum, ben ipin ucunu kaçırdım. Hiçbir şey de bunu değiştiremez, yeniden yakalamamı sağlayamaz.
- Şurası kesin. Açlık duygusu olmasa, yaşamayı sürdüremezdim. İnsan olabildiğince az şeyle yetinmeye alışmak zorunda. Ne kadar az şey istersen o kadar azla yetinebilirsin. Gereksinimlerin ne kadar sınırlıysa o kadar iyi.
- Kent insanı bu duruma getiriyor. Düşüncelerini ters yüz ediyor. Yaşama isteği yaratıyor, aynı zamanda da yaşamını elinden almaya çalışıyor. Bundan kurtuluş yok. Ya becerirsin ya beceremezsin. Becerirsen gelecek defaya gene becerebileceğine güvenemezsin. Beceremezsen bir daha asla beceremeyeceksindir.
- Er ya da geç her şeyin sonu gelir sanıyor insan. Nesneler parçalanıp ortadan kayboluyor, yeni bir şeyler de yapılmıyor. İnsanlar ölüyor, bebekler doğmamakta diretiyor.
- Hayalet kişiler hep uykularında ölüyorlar. Bir iki ay süreyle yüzlerinde garip bir gülümsemeyle dolaşıyorlar ortalıkta. Yok olma sürecine çoktan girmişler gibi, çevrelerinde bir 'başkalık' ışıltısı beliriyor.
- Kimi zaman bizi duygulandıran tek şeyin ölüm olduğunu düşünüyorum.
- İnsan bir şeyi bilmeyince ne umut besleyebiliyor, ne umutsuzluğa kapılabiliyor. En iyisi kuşkuda kalmak.
- Bir dünyanın yok olması çok uzun sürüyor. Düşünebileceğinden çok daha uzun. İnsanlar yaşamayı sürdürüyor, herkes kendi küçük dramına tanık oluyor.