Birkaç yıl sonra bu kız ne canlar yakacaktı.Erkekler onun önünde köle olacaklardı.Kocakarılar ise onu kıskanacaklar idi.Onun bu güzelliğinin nedenini tenin güzelliğine,saçlarının kızılına,gözlerinin rengi sayesinde sahip olduğunu düşüneceklerdi.Ama kızın güzelliğinin kaynağının o güzel kokusu olduğunu asla anlayamayacaklardı.
Ve tabi Paristeydi en büyük koku, çünkü Paris , Fransanın en büyük kentiydi.
Mükerrer evlat katilinden hüküm giyiyor ve birkaç hafta sonra Place de Grave'de kafası uçuruluyor.
İçine şeytan girmiş olsaydı , pis pis kokardı.
Bilindiği üzere çiçek olan çocuk at gübresi , kızıl sıtması tutmuş çocuk çürük elma , veremli bir çocuksa soğan kokar.
Paris her yıl onbinin üstünde bulunmuş çocuk , piç , yetim üretiyordu.
Dirençli bir bakteri kadar inatçı,sessizce bir ağaçta bekleyip yıllarca önce ele geçirdiği küçücük bir damla kanla geçinen kene kadar kanaatkardı.
Yaşamaya sırf inat ,sırf kötülük olsun diye karar vermişti.
Burada yaşayan insanlar için bu bulamacın kokusunda dikkati çekecek bir şey yoktu; öyle ya, koku onlardan çıkıyor ve yine kat kat içlerine işliyordu, soludukları, onlara hayat veren havaydı, uzun bir zaman giyilip artık kokusu duyulmaz, vücutta hissedilmez olmuş bir elbiseydi
Keçi gibi sıçrar delikanlı, genç kız ak nergis gibi açar, kokar?
Niccolo Machiavelli
Nasuh Mahruki
Üstün Dökmen
Jodi Meadows
Richard Bach
Maksim Gorki
Franz Kafka
İskender Pala
Ömer Lütfi Mete
Buket Uzuner