Bilmem ki bana mı öyle gelir, her nedense, biz kendi hayatımızdan çok başkalarınınkiyle ilgileniriz. Kimbilir, belki de kendi hayatımız pek renkli olmadığındandır.
Ama çoğumuz, söylemek isteyip de söyleyemediklerimizle bu dünyayı bırakıp gidiyoruz, değil mi?
Şairin söylediği gibi, "her şey gidiyor, bir tek o, dostluk, hep yanı başımızda kalıyor."
Ama insan kendisi için yılların geçtiğini kolay kolay anlamıyor. Yaşlanmanın, ölümün başkaları için olduğunu sanıyor.
İnsan deliler gibi sevdiği birinin yanında bile her zaman mutlu olmazken, pek az sevdiği biriyle yıllarını geçirebilir mi?
Belki de hayatta ilk öğrendiği şey " kaybetmek" olan çocuklar için hayaller kurmak,hayata tutunmanın ve bir günü daha sürdürebilmenin tek yoludur.
Eğer dilimizde böyle bir imkan olsaydı,aslında iki sözcüğü birleştirmek isterdim : HAYAL VE ÖZLEM.
İnsan aşk hikayelerini okuyarak birşey öğrenebilseydi yeniden,yeniden bu cinnete düşmemeyi de başarırdı.
Ve insan yüreği bu duyguyla tanışmazsa yalnızca bir süre daha nefes almanızı sağlayan basit bir düzenek olarak kalır.
Belki de böyel birşeydi aşk,buradayken bile onun yanında olmaktı
Ömer Hayyam
Stefan Zweig
John Steinbeck
Yalçın Tosun
David Nicholls
Konstantin Stanislavski
Ken Grimwood
Recaizade Mahmut Ekrem
Etgar Keret
Mehmet Eroğlu