- Sakin saygısızlık hissinin ne olduğunu bilmeyen tek insan gibi hissediyorum kendimi -dolayısıyla da dünyadaki tek deli gibi- tek sudan çıkmış balık gibi. Diğer herkes saf yaşamdan memnun. Ben değilim. Önce saf bir anlayış istiyorum, sonra saf yaşam.
- Sonuçta ne fark eder ki? İnsanların dünyasında kim olduğunun bilinmemesi cennetteki şöhretten daha iyidir; çünkü cennet nedir ki? Dünya nedir?
- Burada sevdiğim insanlara, şöyle ya da böyle, bütün insani ihtiyaçlarını herkesin mutlu olacağı biçimde karşılayabileceği kalıcı bir yuva kurmaya çalışmıştım. Güzel bir yuvaya, makul ve sağlıklı yaşamaya, iyi yemeğe, güzel zamanlara, işe, inanca, ve ümide inanıyordum. Bunlara hep inandım. Biraz da hayret ederek fark ettim ki, böyle şeylere tutup içinden ruhsuz bir burjuva felsefesi çıkarmadan gerçekten inanan az sayıda insandan biriydim bu dünyadaki.
- Doğal olarak, şimdi dönüp baktığımda beni kovalayanın sadece ölüm olduğunu görüyorum: cennetten önce ölüm yakalayacak bizi. Yaşadığımız günlerde hasretini çektiğimiz, uğruna her türlü iç bulantısına katlandığımız, içimizi çektiren, bizi inleten tek şey, muhtemelen rahimde deneyimlediğimiz ve -her ne kadar bunu kabul etmeyi reddetsek de- sadece ölümde yeniden üretilebilen o kayıp saadeti yad edebilmek.
- Sürekli dönüp birbirimize baktık çünkü aşk bir düellodur; ve birbirimize son kez baktık.
- İkimiz de sırtüstü yatmış tavana bakıyor, Tanrı'nın hayatı bu kadar kederli ve gönülsüz kılarken neyle uğraştığını düşünüyorduk.
- Çünkü benim ilgimi çeken insanlar deli olanlardır, yaşamak için deli olan, konuşmak için deli olan, her şeye aynı anda ihtiras duyan, hiçbir zaman esnemeyen ya da sıradan bir şey söylemeyen...
- ve fark ettim ki ne yaparsanız yapın sonunda hepsi bir zaman kaybı olmaya mahkûm; o yüzden delirseniz de olur. Tek istediğim ruhumu karımın ruhunda kaybetmek ve ona birbirine girmiş çarşaflar arasından, yataktaki bedenini tadarak ulaşmaktı. Amerikan yolunun sonunda bulacağınız, bir otel odasında sevişen bir erkek ve bir kadındır. Tek istediğim buydu.
- Yaşam denilen uğraş, sonsuz uyanmışlığın sınırsız okyanusundaki bir damlacık gibidir.
- Bir iyilikte bulunurken, iyilik etme düşüncesinden uzak tutun zihninizi; iyilik etmek bir sözcükten başka nedir ki!