- Hazır anlam sanayinden çıkma gözlüklerin kullanıldığı bir toplumda herkes dünyaya aynı şekilde bir anlam verip ilişki kuracaktı.Ama kendi dünyaya Tanımlama ve Değerlendirme Sistemleri'ni kullanarak dünyaya anlam vermeye çalışanlar hem toplumdan hem de birbirlerinden farklı olacaklardı.
- Bilmediğinin farkında olan insan bilgisizdir,ama neyi bildiğinin dahi farkında olmayan insan cahildir.
- Ben zaferine sadece tanık olurum,onun benden aferin almak için başarı peşinde koşması doğru değil.kendisi için başarır ama benim bildiğimi,gözlediğimi ,tanık olduğumu bilir!
- Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada ,kendin olarak kalabilmek,dünyanın en zor savaşını vermek demektir.Bu savaş bir başladı mı,artık hiç bitmez!..
- Her bir parmak ne kadar gelişir ve işini iyi yaparsa, el bütün olarak o kadar gelişmiş demektir.El bizi,parmak beni gösterir.Tek başına parmak bir anlam ifade etmez,ama elin bir parçası olarak her parmak anlamlıdır.
- Korku kültüründe kendini korkulan, güçlü durumda gören ben bilincindeki kişi, dediğim dedik, öttürdüğüm düdük, bilinci içindedir. Hiç kimseye sormadan aklına geleni yapar. Kendini eleştirenlere tahammülü yoktur. Eleştiriyi kendine yönelmiş bir saldırı olarak görür. Fakir olmak onun için güçsüz olmak demektir ve affedilmeyecek, hiç acınmayacak bir durumdur. Acırsan acınacak hale gelirsin, ilkesini benimsemiştir. Fakiri, güçsüzü gözünü kırpmadan ezer geçer. O her şeyi bilir. Sadece kendi gücüne güç katacak bilgiye değer verir, bilginin kendi başına bir değeri yoktur. Kendini geliştirmek, anlamlı ve coşkulu bir yaşam gibi bir değeri yoktur. İlişkide kendinin güçlü olduğunu bilir, ama güçsüze biraz yüz verirse hemen tepesine bineceklerini düşünür ve o nedenle asık surat ve öfkeyle uzak tutar. Kimseye hesap vermek zorunda olmadığı için keyfidir. Yüzde yüz itaat bekler ve itaat etmeyenlere karşı zalimdir. İtaat onun için de kutsal bir değerdir ve güçsüz güçlüye koşulsuz itaat etmelidir. Kendi yaşamını keyfince yönetir ve başkalarının yaşamını yönetirken onlardan sorumluluk almaz. Çobandır ama sürüye zarar gelmesinden sorumluluk almaz, kimseye hesap vermez. Kendisinden korkan eşi, çocukları ya da çalışanları olmazsa hayatının anlamsız olduğunu düşünür ve mutsuz olur. Mutlaka ondan korkacak birilerinin olması gerekir, aksi halde ne yapacağını bilemez, zıvanadan çıkar.
- Biz bilincindeki kişinin temel değeri hakkaniyettir. İlişki içinde diğerinin gözüyle olayları görüp, yani empati içinde olup, adil olmaya önem verir. Ne kendi hakkının, ne de başkasının hakkının yenmesine razı olur. Kim güçlü ya da kim güçsüz davasında değildir, haklının hakkının verilmesi peşindedir. Onun için insan ilişkilerinde güven çok önemlidir ve bir insanın kazanabileceği en yüksek makamın güvenilecek bir insan olmak olduğuna inanır. Biz bilincindeki kişinin en baş değerlerinden biri de gerçeğe saygıdır. Konuşurken, bir olayı değerlendirirken bildiği ne ise onları söyler ve o kadar söyler. Kendine yalan söylemez, söyleyemez; o nedenle başkasına da yalan söylemez. Gerçeği ortaya çıkarmayı hedefleyen eleştirilere teşekkür borçlu olduğunu bilir, çünkü yaşam onun için bir hakikati keşfetme yolculuğu?dur, güç kazanma ya da güç kaybetme uğraşısı değil. Kendini anlamak ya da yaşamı anlamak ona heyecan verir, keşfetmek, bilgi sahibi olmak sorgulamak, düşünmek onun için çok önemli meziyetlerdir. İlişki içinde olduğu tüm canlılara, etki alanı içinde hizmet etmek ister. Yazın mahallenin kedi ve köpeğinin susuz kalmaması onun için üzerinde düşünülecek önemli bir konudur. Hizmet etmeyi yaşamanın anlamını veren temel bir değer olarak görür. İstismar etmez, istismar edilmesine izin vermez, ama etki alanı içinde hizmet etmeye önem verir. Sürünün bir parçası olarak yönetilmek istemez, çoban olup diğerlerini yönetmek de istemez ama hayatına giren insanlarla birlikte ?yönetişim? içinde olmak ister.
- Cummings der ki: Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünya da, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!... (bitmesin de zaten)
- "Gerçekten yetişkin çocuk kime denir?"diye sordum. "Bedenen büyüdüğü halde, duygu ve heyecanları bakımından gelişip olgunlaşmayan insanlara denir"diyerek soruma yanıt verdi.
- Aklıma takılan soruyu sormanın sırası diyerek sordum: "Birinin yetişkin çocuk olduğunu nasıl anlarız?" Hüzünlü bir mizah ifadesiyle, "Duygusal olgunluğunu tamamlayamamış kişinin içinde, kendinin de tam anlayamadığı doldurulamayacak bir boşluk vardır"Bu boşluk, mutsuzluk olarak kişinin yaşamına yansır.Kişi mutsuzdur.Bu mutsuzluğun kaynağını ise dışarıda bir "nesne"de, 'olay'da ya da 'kişi'de bulur" diyerek açıklamasını bitirdi.