- Rica ederim, bana söyleyiniz, insan kendinden nefret ederse, birini sevebilir mi? Kendi kalbi ile barışık olmazsa başkalarıyla iyi geçinebilir mi? Kendi varlığından canı sıkkın ve yorgun ise topluluğa hoşluk getirebilir mi? Bu soruların hepsine evetle cevap vermek için, deliliğin kendinden daha deli olmak lazımdır.
- "Quid laedit, si totus populus in te sibilet, modo tute tibi plaudas? Atque ut id liceat, sola Stultitia praestat." "Halk var gücüyle seni ıslıklarken sen kendini alkışlarsan, bunun ne zararı olabilir? İşte kendini alkışlamanı mümkün kılan tek şey deliliktir!"
- Eğer bir tiyatro sahnesiyse yaşam ve oyuncuları sürekli kostüm değiştiren insanlarsa, o zaman kendisi de üzerine en iyi oturan kostümü giymeli ve kostümün gerektirdiği rolü elinden geldiğince iyi oynamalıdır. Ama onun kostümü, ne kral kostümü olmalıdır ne de köle; hem kral kostümü olmalıdır hem de köle. Beklenmedik bir anda belirmelidir sahnede, onu gördükleri anda ışıl ışıl parlamalıdır çatık kaşlı seyircilerin yüzleri, sert geçen bir kış sonrası ilkbaharın ılık güneşinin yeniden canlandırdığı doğa gibi dipdiri olmalıdır; ilk sözcükler dökülmeye başladığı anda dudaklarından, çılgınca alkışlanmalıdır.
- ...İlkin o sıra sağlığı iyi değildi, ikincisi iyi ve doyurucu yemeğe ihtiyacı vardı ve üçüncüsü, belki de en önemlisi deliksiz bir uykuya. Yoksa "balığı çayıra koymakla, öküzü denize sürmekle eşti" ruhunun manastıra alışması.
- "Bu dünyada tamamen yalnızım," diyordu, "çünkü hiçbir tarafın adamı olmadım ve Tanrı aklımı almadığı sürece olmayacağım."
- Kimse seni övmezse, sen kendini öv.
- Bana gelince, ben her zaman ağzıma geleni söylemekten büyük keyif almışımdır.
- ...Konuşmama bile gerek yok, yüzüm ruhumun gerçek aynasıdır. Bende sahtelik yok; yüzüm başka, yüreğim başka konuşmaz. Her durumda ben tıpatıp kendime benzerim, öyle ki Bilgelik maskesine ve lakabına sığınıp da mor giysili maymunlar ve aslan postuna bürünmüş eşekler gibi çalım satarak yürüyenler bile bana benzemezlik edemez. Riyakar olmak için canla başla çalışsalar da, şapkadan çıkan kulaklar Midas'ı ele verir.
- ...Dahası yabancı kelimeler bulamazlarsa küflü elyazmalarının arasından köhneleşmiş dört beş terim çıkarıp okuyucunun kafasını öyle bulandırır ki bu adamlar; hiç kuşkusuz anlayanlar kendileriyle gururlandıkça gururlansın, anlamayanlar da anlamadıkları şeye kat kat hayranlık duysun diye böyle yaparlar. Gerçekten bizim delilerin, kendilerine tamamen yabancı olan şeylere tamamen hayran olma konusunda öyle gelişkin bir zevk anlayışları var ki! İçlerinde daha da kendini beğenmişler varsa, hemen bunlara güler, alkışlar ve diğerlerine ne kadar çok anladıklarını göstermek için de eşek gibi kulaklarını sallar. Neyse bu konuda çok fazla laf ettim, yeter.
- ...Bu evlilik denen şeyi, yine benim yandaşım Kaçıklığa borçlusunuz.