Omuzların dik, başın yukarıda olmalı hüzün kökünden silinmesede ertelenebilir
O yürek seni sevmişti Aslı. O yürek talandı, o yürek yangın yeriydi Bir tek seni istiyordu o yürek, bir tek seni...
Sense, benim dünyama teklifsizce girip teklifsizce çıkma hakkını kimden aldıysan, çıkıp gidiverdin gözlerini bıraktın bana sesini, gülüşünü...
Hayat devam ediyordu sözüm ona Konuşuyordum gülüyordum ama yaralıydı dilimdeki sözcükler dudağımın kenarında eğreti duran gülüşler yaralıydı Yorgundum güçsüzdüm sensizdim
Yürüyüş boyunca kendimle konuşarak da meydan okuyabilirdim çözümsüzlüklerime.
Kendi kendine konuşmak! Gitgide bir alışkanlık haline geldi bende. Zaman içerisinde bu kadarıyla yetinemez oldum. Birileriyle konuşma ihtiyacındaydım. Kimselere güvenim yoktu ama...
Kiminle konuşacağımı buldum sonunda. Sabırla dinleyecek, dinlerken ne söylersem söyleyeyim beni ayıplamayacak, içten içe kınamayacak biricik sırdaşım, deniz oldu.
Evet, hayatımın kumarını oynamak üzereyim.
Seni tanıyamıyorum artık derken ne kadar da haklıydın. Ben de seni sevdikten sonra kendime hiç rastlamadım.
Küçüklüğümden beri, hep bir karavanda kalmayı istemişimdir...
Sezai Karakoç
Hermann Broch
Paul Auster
Ali Kırca
Patrick Süskind
Sevan Nişanyan
Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Mehmed Uzun
Mark Twain
Kürşat Başar