- Nasılsın nereden çıktın Gerçekten bana mı geldin Sen miydin o olmasa da olur gibi görünen Şimdi yosun gözlerin gözlerimde Binbir türlü rüzgarla rüzgarlanır Kim bilir kaç dünyanın denizinden...
- Sıcaklığın beni alıştırıyor Soğuk ve yağmurlu akşamlara Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum Ellerine, ayaklarına, saçlarına...
- Dayanamam birden gelirsen Güneş doğar gibi yavaş yavaş gel Gelişin yıkım gibi olmamalı Gelişin önceden belli olmalı Yağmurlara söyle geleceğin günü Geldiğinde akasyalar Karlar gibi vuracak camlara Güller çıldıracak sevinçten Seni görebilmek için Pencereden sarkacak sardunyalar Ayva çiçekleri selam duracak Sapsarı bakışına Gelişin önceden belli olmalı Yola çıkarken haber sal sularla Ne yap yap üç gün önceden bildir Ağaçlarla göklerle kuşlarla...
- "Zaman mı eskitiyor bizi Biz mi zamanı bilmeden siliyoruz Yaşamın yabancı sularında Sonunda kuşlar gibi uçup gidiyoruz..."
- Önce bir sancı olur sonra bir duyumsama Sonra günler kaygılı duruşlarla İnce yağmurlardan seni alır getirir Birlikte özlemek bekleyişlerin Sevinçlerle duyurduğu sezgidir Güçlü bir direnme biçimidir biraz da Süzülür geceden damıtılan ışıkta Aşklar işte bu özlemden oluşur Gerçek ve haklı savaşlar da Önce bir seziş olur sonra bir duyumsama Sonra bir esinti ta deniz içlerinden Bir akşamda beklenmedik bir yazla Bir boşluğu sevdaya dönüştürür..
- Nicedir elimde gül dalıydı Değişti, değişti hançer oldu Baba bunu kendime mi saplasam Ya da bir gündoğumuna saklasam Daha gün ortalığa dağılmadan Al diye çekip vursam mı adamı? Sevince inanmayanı, yaşamı paylaşmayanı Ekmeği ortadan ikiye bölmeyeni Aşktan döneni, savaştan kaçanı Kapılara nöbetçiler dikeni Köpeklerin sofrasında besleneni İnanç alıp-satanların hepsini Baba, bu gümüş hançerle vursam mı? Nicedir elimde gül dalıydı Değişti, değişti hançer oldu Sardı uzayan yansısıyla Sardı narçiçeği kırmızısıyla Bugünden çekip gidecek olanı Gül dalıydı hançere dönüştü birden baba Soframızdan aşımızı çalanı Çekip bu güzel hançerle vursam mı..?
- Sana ne verebilirim ki Eskimiş yıpranmış bir yürek Kurumuş kalmış anılar Bir fincan acı kahve Sıradan bir iki şiir...
- Sevgi ; ha deyince oldurulan bir şey değil, olan bir şeydir; varsa vardır, yoksa yoktur. Birini ya da bir şeyi seviyorsak gerektiği için değil sevdiğimiz için seviyoruzdur. 'Sevgi' kavramı gerekliliklerin dışında bir kavramdır. Sevmek bir bağlanma biçimidir, bir dünyaya yerleşme biçimidir, bize uygun olanı saptayarak onunla dünyayı yeniden kurma biçimidir...
- Ceylanların Aşk Türküsü Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o Yeni bir aşk öldürür ceylanı O sevdi mi çocuklar gibi sever Sen olsan ateşe verirsin tarlanı Çiçeklerini yerle bir edersin O bir duvar dibinde yatar sesizce Düş gibi görür inen akşamı Kelebekler yanaklarından öper O sevdi mi rüzgar gibi sever Sen olsan yere çalarsın şapkanı Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o Yazık olur küçücük saçlarına Doyamadan gider derenin Işık beyazı çakıl taşlarına O sevdi mi yüreği bakakalır Sen olsan yeniler giyip gezersin Belki bir günde harcarsın paranı O yemeden içmeden kesilir Sevdiğini bir üzse bin üzülür Sen olsan üzersin sevdiğini O günde binkere ipe çekilir
- AŞK HERŞEYİ DENGELER Adını andığımda bir deniz sessizliği Kentin uzak yerlerine işlerdi Martı çığlıkları ve vapur düdükleri Bazen de çılgınlıklar arasında Bilenler özlem derdi Bilmeyenler elbette kınamıştır Dört yanımda kemikten kahkahalar Hep böyle yapmazlar mı Adını andığımda bir yaban menekşesi Sevinçlerle gözlerini çizerdi Duvarlara camlara suyun yüzüne Gör bendeki sevinci Adını andığımda susup kalırdım Bir deniz açılırdı önüme İki yanı silme çiçek tarlası Nerelere gitmezdim İçimde ellerinle kurduğun Aşkın en büyük krallığı