??«Benim katkım» diyor Marx, «şunları ispat etmekten ibarettir: (1) sınıfların varlığı üretimin gelişmesindeki belirli tarihî evrelerle sınırlıdır; (2) sınıf mücadelesi ister istemez proletarya diktatörlüğüne götürür; (3) bu diktatörlük bütün sınıfların ilgasına, sınıfsız bir topluma geçiş dönemini tesis eder.» Bu bilgileri Marx'ın ağzından almak benim için şaşırtıcı olmuştur. Çünkü marksizmde bana çekici gelen topluma bakış tarzı ve insanlık tarihini yorumlayış özelliğiydi. Meğer bunlar marksizmin tekelinde tuttuğu bilgiler değilmiş, birçok başka bilgiyi (kim bilir çok daha ilginç ve aydınlatıcı olanlarını) Marx'ı ve Marksistleri okuyup geçtikten sonra edinmek daha sağlıklı bir yolmuş. Dolayısıyla marksizmin de bir ürünü olduğu Batı kültürüne daha bir alıcı gözle bakma zorunluluğu doğuyordu. İşin garip tarafı Marx'ın sunduğu haliyle Marksizmi elde tutmak, bir dünya görüşü olarak marksizmi iktisab etmek güçleşiyordu. Çünkü toplumların sınıflı olduğunu ve bu sınıfların çatışma içinde olduğunu kabul etmeniz sizi marksistler arasına dahil etmeye yetmeyecektir. Sınıfların iktisadi anatomisi konusundaki bilgileriniz de «burjuva» kalmaya engel değil. Marx özel olarak sizden şunları kabul etmenizi istiyor: (1) İnsanlık Adn cennetinden (garden of Eden) kovulmuştur; (2) İnsanlar arasından yalnızca değer yaratanlar (Salih amel işleyenler) kazançlı çıkacaktır; (3) Cennete dönüş vardır. Eğer uzak veya yakın bir dünya cenneti tasarınız yoksa Marx'ın katkısından nasibinizi almanız yine mümkündür, ama sıradan bir ansiklopedi maddesi çevresinde. Ancak «messianic» çağrıya kulak vermişseniz sizi marksist sayabiliriz, işin garibi, bu «İsevî» daveti kısmen Hess'te kısmen de Babeuf te, Buonarroti'de, Blanqui'de bulmak mümkündü. Şimdi benim önüme iki mesele birbirleriyle kaynaşmış halde çıkıyordu: Batı kültürünü doğru algılamak için Hıristiyan zihin yapısını iyi tanıma zorunluluğu apaçıktı. Hıristiyanlığa alternatif olarak sunabileceğimiz marksizm de dünyevileşmiş bir ilahiyatı katkı diye sunuyorsa olayı yerli yerine oturtmamız ve Hıristiyan olduğumuzu kabul etmemiz gerekmez miydi? Adeste fideles! Hıristiyanlık, Batılı olmayan bir sosyalistin gözünde Baba-Oğul-Ruh-ul Kudüs üçlemesindeki ?abra ka dabra?nın ötesinde, tarih boyunca yaşadığı çürümenin, kan dokuculuğun, tefessuhun ötesinde bir anlama sahipti. Batılı olmayan milletlerin boyunduruk altına alınmasında, ruhen zavallılaştırılmasında, değerlerinin yağmalanmasında militan bir ideoloji anlamı taşıyordu Hıristiyanlık. Marx doğulu kavimlerin özgürlüğünü savunan bir düşünür hiç değildi oysa. Onların da modernleşme aşaması geçirdikten sonra Batılı kavimlerle aynı kaderi paylaşmalarını öngörüyordu. Proletaryanın zaferi bir ihkak-ı hak mücadelesi sonucunda, yeni sosyal ve ekonomik şartların en güçlü sınıfı olması sebebiyle elde edilecekti. Darwin'in doğa bilimleri alanında yaptığı neyse, Marx onu sosyal bilimler alanında yaptığına inanıyordu. İyi ama neydi Darwin?in yaptığı ? «Darwin'in yaptığı, ekonomik başarı uğruna yürütülmekte olan mücadeleyi yüzünü doğaya dönerek aynen okumaktan ibaretti.» Malthus'un görüşlerini o ve A.R. Wallace, eleştirmeksizin ve Malthus'un yaptığı kesin genellemelerin kanıtını aramadan kabullendiler. Böylece Darwin hayatta kalma olgusuyla biyolojik gelişme olgusunu birbirine karıştırdı; hayatta kalabilmek için bireysel yapabilirlik ve yeterlik dışında bir çok başka şartlar gerekirdi. Bir yanda uyum sağlama diğer yanda daha iyi olana dönüşme vardı; bir yanda uyarlama (adaptasyon) diğer yanda fiziksel atılım vardı. Darwin bunları birbirine karıştırdı. Kısaca, çağdaş insanın kendi cinsine karşı gösterdiği insanlık dışı tutumu, yaşanmakta olan sürecin bütününü tabiatın üzerine iliştirmek suretiyle haklılaştırdı. ??
Diğer İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları
- her çağın meselesi o çağla birlikte yıkılıp gider. insan olmanın fazileti nerede ve ne zaman olduğunu kavramakla elde edilir. zamana ve mekana hükümran olma özentisiyle değil
- Zenginleşmek yozlaşmakla eş anlamlıysa fakir kalmak bir iftihar vesilesidir.
- Doğru söylediğimiz zaman bize deli denileceğinden korkuyoruz.Sözümüzü tuttuğumuz zaman enayi yerine konacağımızdan korkuyoruz,emanete hıyanet etmezsek dünyadaki itibarımızın kaybolacağı yanılsaması içine düşüyoruz.
- John Maynard Keynes'ten Nefretimin Yirmi Sebebi
...
Annelik edatını kilim altına süpürenler
Karaborsa ticaretin harçlığını verdiler bize
Biz ise aldırmadık hacmine enayiliğin
Denedik ama baktık ki şiirdir kilimi parçalayan
Yardımına sığındık üniforma delisi bir silindirin.
... - her çağın meselesi o çağla birlikte yıkılıp gider. insan olmanın fazileti nerede ve ne zaman olduğunu kavramakla elde edilir. zamana ve mekana hükümran olma özentisiyle değil
- Zenginleşmek yozlaşmakla eş anlamlıysa fakir kalmak bir iftihar vesilesidir.
- Doğru söylediğimiz zaman bize deli denileceğinden korkuyoruz.Sözümüzü tuttuğumuz zaman enayi yerine konacağımızdan korkuyoruz,emanete hıyanet etmezsek dünyadaki itibarımızın kaybolacağı yanılsaması içine düşüyoruz.
- John Maynard Keynes'ten Nefretimin Yirmi Sebebi
...
Annelik edatını kilim altına süpürenler
Karaborsa ticaretin harçlığını verdiler bize
Biz ise aldırmadık hacmine enayiliğin
Denedik ama baktık ki şiirdir kilimi parçalayan
Yardımına sığındık üniforma delisi bir silindirin.
... - Çalışma diye bildikleri şey ne kendilerinin ne de bir başkasının anlam veremediği yorulma yolu ,eğlence zamanı sandıkları şey şahsiyet bozukluklarının teşhir edildiği dönemler,insan ilişkilerinden bunalıma düştükleri halde bu ilişkilerin daha ileri noktalara vardırılması için çırpınıyorlar
- Midesine indirdiği her lokmanın karşılığını vermeyen kişi o toplumda bir asalaktır