Uyumlandırmanın olduğu, zihnin bir başka zihne bağlandığı yerde zeka olmaz. Her bireyin eylemde bulunduğu, ne yaptığını anlattığı ve eylemin gerçekliğini doğrulama olanaklarını sunduğu yerde zeka olur.
Diğer Jacques Ranciere Sözleri ve Alıntıları
- CAHİL HOCA -Zihinsel Özgürleşme Üstüne Beş Ders-
JACQUES RANCIERE, Filozof, PhD, Prof, Paris VIII Universitesi, FR-1987, TR-2014, Metis Yayın, Çeviren: Savaş Kılıç, 137 sf.
http://www.kitabinomurgasi.com/2014/12/jacques-ranciere-cahil-hoca-zihinsel.html
***Joseph Jacotot (1780-1840), Fransız edebiyatı hocası ve milletvekili iken sürgüne gönderilmiş, Hollanda Kralı'nın himayesiyle bir okulda öğretmenliğe kabul edilmiştir; gençler Fransızca, hoca da tek kelime Flemenkçe bilmemektedir. O sıralarda çevrilmiş olan Fenelon'un Telemak'ının iki dilli bir baskısı çıkmış ve Jacotot'yu tesadüfen bir yaratıcılığa yöneltmiştir. Çeviriden yardım alarak Fransızca metni anlamalarını, kitabın ortasına gelince, oraya kadar öğrendiklerini ezberleyene dek sürekli tekrarlamalarını ve kitabın kalanını ise anlatabilecek kadar okumakla yetinmelerini (tercümanı aracılığıyla) söylemiştir (Ranciere bu yönteme Evrensel Yöntem adını verir). Sonuç hocanın beklentilerini çok aşmış, gençler okudukları hakkındaki düşüncelerini birçok Fransız kadar iyi yazabilmiştir. CAHİL HOCA, bilmeden ve hiç bir AÇIKLAMA YAP(A)MADAN öğrencilerin Fransızca öğrenmesini sağlayabilmiştir. Telemak kitabındaki ilk cümle olan "Kalipso asla unutamıyordu Ulysses'in gitmiş olduğunu" cümlesi, yöntemin sembolü haline gelmiştir.***
-Bizim deli (Jacotot) hiç şaşmadan eline Telemak'ı tutuşturur; öğrenci başlar tekrara: Kalipso asla unuta... Ta ki Telemak'ın belirlenmiş bölümlerinden önerilenleri bilinceye ve sonra başka bölümleri anlayıncaya kadar. Bütün öğrendiklerinden (harflerin şekilleri, kelimelerin yerleri ve ekleri, kişilerin görünümleri, akıl yürütmeleri, hisleri, kıssadan hisseler) sonra, ondan konuşması istenecek, ne gördüğünü, ne düşündüğünü, ne yaptığını söylemesi beklenecektir. Tek zorunlu koşul olacaktır: SÖYLEDİĞİ HER ŞEYİN KİTAPTA MADDİ KARŞILIĞINI GÖSTERMEK ZORUNDADIR. Aynı koşullarda kompozisyon yazması ve doğaçlama yapması istenecektir: Kendi cümlelerini kurmak için için kitabın kelime ve deyimlerini kullanmak; akıl yürütmesinin kitapta hangi olgulara dayandığını göstermek zorundadır. ...Doğaçlama yapmayı öğrenmek, her şeyden önce KENDİNİ YENMEYİ, alçakgönüllülük kılığına bürünen şu BAŞKASININ ÖNÜNDE KONUŞAMADIĞINI -YANİ, BAŞKASININ YARGISINA TABİ OLMAYA YANAŞMADIĞINI- söyleme KİBRİNİ yenmeyi öğrenmektir. İkinci olarak, başlamayı, bitirmeyi, kendini bir BÜTÜN kılmayı, dili bir çembere kapatmayı öğrenmektir.
-Jacotot, Fransızcanın temeline dair hiçbir şey açıklamamıştı "öğrencilerine". Ne imlayı açıklamıştı, ne de fiil çekimlerini. Öğrenciler bildikleri dildeki kelimelere karşılık gelen Fransızca kelimeleri KENDİ KENDİLERİNE ARAMIŞ, çekim eklerinin ne anlama geldiğini kendi kendilerine anlamışlardı. Fransızca cümle kurabilmek için kelimeleri ve çekimleri nasıl kullanmaları gerektiğini TEK BAŞLARINA öğrenmişlerdi: KİTAPTA İLERLEDİKÇE cümleleri ve imlaları düzeliyordu; yazdıkları cümleler de öyle öğrenci cümlesi değildi hani, düpedüz YAZAR cümleleriydi.
(Telemak veya bir başkası, rastlantı Telemak'ı çıkarmıştı karşısına; Jacotot, aynı yöntemle ve yine Flemenkçe bilmeksizin, Askeri Öğretmen Okulu'nda çok sayıda öğrencinin okuma, yazma, sayma, İngilizce, Almanca, istihkam, Kimya vb. öğrenmelerini sağlamış, tüm dünyadan yöntemi öğrenmek için üst düzey kurumların gözlemci göndermelerine yol açmıştır)
-İnsan evlatlarının en iyi öğrendiği şey ANA DİLLERİDİR. Çocuklarla konuşuruz. Onlar da duyup kaparlar, taklit edip tekrarlarlar, yanılıp kendi kendilerini düzeltirler, şans eseri başarıp yöntemli olarak BAŞTAN ALIRLAR: Açıklayanların onlara bir şey ÖĞRETEMEYECEĞİ kadar küçük yaşta, hepsi -CİNSİYETLERİ, TOPLUMSAL DURUMLARI VE DERİLERİNİN RENGİ NE OLURSA OLSUN- anne ve babalarının DİLİNİ ANLAYIP KONUŞMAYA KADİRDİR.
-AÇIKLAYANA dayalı sistemin mantığını yıkmak lazım. ANLAMA konusundaki kapasitesizliği TEDAVİ etmek için AÇIKLAMAYA İHTİYAÇ YOKTUR. Aksine, açıklayana dayalı dünya tasavvurunu yapılandıran kurmaca, işte bu KAPASİTESİZLİKTİR. Anlamayanın açıklayana değil, AÇIKLAYANIN ANLAMAYANA İHTİYACI VARDIR. ...Birine bir şey açıklamak, her şeyden önce, ona KENDİ BAŞINA ANLAYAMADIĞINI GÖSTERMEK demektir.
-Evrensel eğitim (Telemak eğitimi) bozulmadan herhangi bir toplumsal aktörler kategorisinin üretiminde UZMANLAŞAMAZ. Evrensel eğitim AİLENİN İŞİDİR; ...TOPLUMSAL BİR YÖNTEM DEĞİLDİR, olamaz da. ...ancak BİREYLERE hitap edebilir. ...bu yöntem toplumda tutunamaz, yerleşemez. Ama YOK OLUP GİTMEZ de, çünkü insan zihninin, yolunu KENDİ başına arayan bütün insanların DOĞAL YÖNTEMİDİR.
...(bu yöntemi) BİLGİNLER de öğrenmeli: Zihinsel kudretlerini KAT KAT artırabilirler.
...EŞİTSİZ BİR TOPLUMDA EŞİT İNSANLAR olmayı öğrenmek yeter. ÖZGÜRLEŞMEK işte bu anlama gelir.
-"Klasik yöntem"de hocanın başlıca işi AÇIKLAMAK, ...bilgileri aktarırken ZİHİNLERİ ŞEKİLLENDİRMEK, o zihinleri planlı bir ilerleyişle basitten karmaşığa doğru götürmektir.
-Anlamak TERCÜME ETMEKTEN başka bir şey değildir, yani bir metnin -asla mantığını değil- EŞDEĞERLİSİNİ SUNMAKTAN. ...Öğrenciler Fenelon'un kitabı hakkındaki düşüncelerini anlatmak amacıyla o kitabın cümlelerini kullanmak için HANGİ ZEKAYA başvurmuşlarsa, Fenelon da bu iki yönlü tercüme işini gerçekleştirmek için o zekaya başvurmuştu. ..bu zeka aynı zamanda ANA DİLLERİNİ öğrenmek için kullandıkları zekadır: Öğrenecekleri şeyi GÖZLEMLEYİP kaparlar, TEKRARLAYIP doğrularlar, bilmeye çalıştıkları şeyle BİLDİKLERİ ARASINDA BAĞ KURAR, YAPAR ve yaptıkları üstüne DÜŞÜNÜRLER. Geçmemeleri gereken bir yoldan geçmişler, çocuklar gibi EL YORDAMIYLA, TAHMİNLE yol almışlardır. ...KENDİ GÜÇLERİNİN DİZGİNLERİNİ ELLERİNE ALMIŞLARDIR. ...ÖĞRENCİLERİN ZEKASININ KİTABIN ZEKASIYLA BOĞUŞMASINA İZİN VERİLMİŞTİR. ...Öğrencinin zekasını kitabın zekası ile kurduğu ilişki, EŞİTLİKÇİ ZİHİNSEL BAĞDIR.
-Büyük Fransız şair Racine, Euripides ve Vergilius'u PAPAĞAN GİBİ ezberlemiştir. Onları tercüme etmeye çalışmış, ifadelerine ayırıp başka şekillerde yeniden birleştirmiştir. ŞAİR olmanın İKİ DEFA TERCÜME etmek olduğunu bilirdi: Bir annenin acısını, bir kraliçenin gazabını veya sevgilinin öfkesini Fransızcaya tercüme etmek demek, Euripides veya Vergilius'un bu DUYGULAR için ...Bilinir ki ŞİİRİN bütün gücü iki edimde toplanır: TERCÜME VE KARŞI-TERCÜME
-Öğrenciyi ÖZGÜRLEŞTİRİRSEK, yani onu KENDİ ZEKASINI KULLANMAYA ZORLARSAK, hoca bilmediğini öğretebilir. Bir zekayı, ancak içinden çıkmayı kendi kendine zorunlu gördüğü taktirde çıkabileceği, KEYFİ BİR ÇEMBERE KAPATANDIR hoca dediğimiz. Cahili özgürleştirmek için insanın kendinin de özgür olması, yani İNSAN ZİHNİNİN GERÇEK GÜCÜNÜN BİLİNCİNDE olması gerekli ve yeterlidir. Hoca cahilin yapabileceğine inanır ve onu kapasitesini DÜŞÜNCEDEN EYLEME GEÇİRMEYE İKNA ederse eğer, CAHİL O ZAMAN HOCANIN BİLMEDİĞİ ŞEYİ ÖĞRENİR.
-En zor sıçrayış şurada olur: İhtiyaç duyduğunda herkes bu YÖNTEMİ kullanır, ama kimse söz konusu yöntemi kabul etmek, onun delalet ettiği ZİHİNSEL DEVRİMLE YÜZLEŞMEK İSTEMEZ.
-Özgürleştirmeksizin eğiten APTALLAŞTIRIR. ...Özgürleştirilen ise, ne öğrenebileceğini bilecektir, çünkü insan sanatının BÜTÜN ÜRÜNLERİNDE AYNI ZEKA İŞ BAŞINDADIR. ...Bu EVRENSEL EĞİTİMİN yolu yordamı şudur: BİR ŞEY ÖĞREN VE GERİYE KALAN HER ŞEYİ ŞU İLKE UYARINCA ONUNLA İLİŞKİLENDİR: BÜTÜN İNSANLARIN ZEKASI EŞİTTİR.
-KİTAP zekaların eşitliğidir. ...Bu yönteme "YAPAMAM" diye yaklaşmak, aslında "İSTEMİYORUM; niye uğraşayım ki?" demektir.
-Özgürleştiren BABA, iyi kalpli bir pedagog değil, ÖDÜNSÜZ BİR HOCADIR.
-Cahil Hoca'nın öğrencisinden istemesi gereken şey, dersine DİKKATLİ BİR ŞEKİLDE ÇALIŞTIĞINI KANITLAMASIDIR. ...Püf noktası DİKKATTİR. Hoca, arayanı onun KENDİ YOLUNDA, tek başına arayışa çıktığı ve aramaya devam ettiği YOLDA, TUTAR.
...İnsan, ZEKASININ HİZMET ETTİĞİ BİR İRADEDİR.
...Zeka, birtakım fikirlerin terkibi olmaktan önce, DİKKAT ve ARAYIŞTIR. İrade, seçme mercii olmaktan önce, hareket etme, KENDİ hareketine göre EYLEMDE BULUNMA KUDRETİDİR.
...Zihnin ilk günahı, acele değil DALGINLIK, DİKKATSİZLİKTİR.
...Dikkatsizlik öncelikle TEMBELLİKTİR, çabadan geri durma arzusudur. Ama tembellik de bedenin uyuşukluğu değil, KENDİ KUDRETİNİ KÜÇÜK GÖREN BİR ZİHNİN giriştiği edimdir.
...Zekanın en sık görülen uygulama tarzı, dehalar kusura bakmasın ama, TEKRARDIR.
...Akıl sahibi varlık her şeyden önce kendi KUDRETİNİ BİLEN, bu konuda KENDİSİNE YALAN SÖYLEMEYEN, KENDİNE SAYGILI bir varlıktır.
...Özgürleşme deneyiminin kalbinde bu DOĞRU SÖZLÜLÜK ilkesi yatar.
...Hakikat ve doğru BİRLEŞTİREN, yanlış ve yalan ise kopuş ve YALNIZLIK'tır.
-Zekamızın marifeti bilmekten ziyade YAPMAKTIR. Bunun için de "ne olursa olsun bir şey yapma kapasitesinin en iyi kanıtı KONUŞMAK'tır. Konuşma eyleminde insan bilgisini aktarmaz, ŞAİRLİK oynar, TERCÜME yapar ve başkalarına da aynı şeyi yapma mesajını iletir. ZANAATKAR misali ALET olarak KELİMELERİ kullanır.
(böylesi konuşmanın aksine olarak) Retorikte amaç anlamak değil KARŞI İRADENİN ORTADAN KALDIRILMASIDIR. Akıl her zaman KONUŞMAYI buyurur, retorik akıldışılık ise sırf SESSİZLİK anı gelsin diye konuşur. ...Başkalarına boyun eğdiren kişi aynı zamanda EN İYİ BOYUN EĞENDİR (retorikle halkın efendisi olmak isteyen HALKIN KÖLESİ olmaya mecburdur-Sokrates).
-Telemak yöntemi ile RESSAM da yetiştirilebilir. Fakat amaç büyük ressamlar değil, BEN DE RESSAMIM diyebilen ÖZGÜR insanlar yetiştirmektir. Yüksek sesle "Ben de ressamım!" demekte kibir yoktur. Kibir başkalarına "Yoksa siz ressam değil misiniz?" diye fısıldamaktadır.
-İnsanların EŞİT olduklarını bilmiyoruz, doğru. BELKİ eşit olduklarını söylüyoruz. Bu bizim KANIMIZ ve, bizim gibi inananlarla birlikte, bunu doğrulamayı görev biliyoruz. Ama bu BELKİ'nin İNSAN TOPLUMUNU MÜMKÜN KILAN ŞEY olduğunu biliyoruz.
-GÜCE ADALET KAZANDIRMANIN bir yolu her zaman bulunmuştur ama ADALETE GÜÇ KAZANDIRMANIN yolunu bulmaya yaklaşan olmamıştır.
*****
***Kalipso, Yunan mitolojisindeki Atlas'ın kızı olan bir peridir ve Kibele (Anadolu) benzeri anaerkil düzenin temsil eder. Ulysses (Odisseus) (Yunan ataerkil düzenini temsil eder) maceraları sırasında gemisinin batmasıyla onun adasına (Ogygie adası: Malta ?) sığınır. Kalipso ona aşık olur ve 7 yıl adadan çıkmasına izin vermez. Athena'nın, babası Zeus'u ikna etmesi ve Hermes'in emri iletmesiyle serbest bırakılır -wikipedia-*** - Her şey, her şeydedir.
- İstedik mi, kendi arzumuzun gerilimiyle veya durum icabı, açıklayan bir hoca olmaksızın, kendi başımıza öğrenebilirdik.
- Zekâ dünyasından dışlananlar, dışlanma kararlarını bizzat imzalarlar.
- Uyumlandırmanın olduğu, zihnin bir başka zihne bağlandığı yerde zeka olmaz. Her bireyin eylemde bulunduğu, ne yaptığını anlattığı ve eylemin gerçekliğini doğrulama olanaklarını sunduğu yerde zeka olur.
- Her birimizin içinde uyuklayan zekaya şunu söylemek yeter: Yaptığını yapmaya devam et "yapmayı öğren, taklit et, kendini tanı, doğanın seyri budur."
- Hakikat kendi başına varolur; hakikat olandır, söylenen değil. Söylemek insana bağımlıdır; hakikatse değildir.
- Zihnin ilk günahı acele değil dalgınlık, dikkatsizliktir.
- Jacotot'nun derdi özgürleşme idi: Halktan her insanın insan olma haysiyetini hissedebilmesi, kendi zihinsel kapasitesinin farkına varması ve onu nasıl kullanacağına karar vermesiydi. (24)
- Bütün bilimler, sanatlar, anatomi, dinamik vb., hepsi Kalipso kelimesini yaratan zekânın ürünleridir.