Türk subayı, ne şövalyedir ne gladyatör. Türk subayı, Türk milletinin istiklâl şuurudur.
Muzaffer Özdağ, 1965
Diğer Ümit Özdağ Sözleri ve Alıntıları
- "Türk subayı, ne şövalyedir ne gladyatör. Türk subayı, Türk milletinin istiklâl şuurudur."
Muzaffer Özdağ, 1965 - Amerikan askerî istihbarat kurslarında kurs hocalarının kullandığı "National Intelligence Course (NIC) Textbook, Joint Military Intelligence Training Center, 1999" adlı kitapta "yanlış istihbaratın, istihbaratın hiç olmamasından daha kötü olduğunu" söyleyerek başlar ve bunu da bir örnek ile destekler. Osmanlı istihbaratı Venedik'te barut fabrikasında gerçekleşen bir fabrika sonucunda Venedik savaş filosunun imha olduğu haberini alır ve Venedik'e bir ültimatom verir. Oysa, Osmanlı filosunun kendisine saldıracağını anlayan Venedik, patlamada sadece dört gemi kaybetmiştir. Venedik, Avrupa'nın diğer devletlerinden de aldığı destek ile Osmanlı filosunu 1571'de İnebahtı'da büyük bir mağlubiyete uğratır. Osmanlı Devleti eğer yanlış istihbaratı hiç almamış olsaydı, İnebahtı Savaşı muhtemelen hiç olmayacaktı.
- Çok erken tarihlerde yetkinleşen Çin istihbarat ve psikolojik savaş mekanizmasının başlıca hedefinin Türkler olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Çünkü, varlığını devlet yapısı millî kimliğini değiştirmeden sürdürmeyi başarmış olan bu iki milletin Asya'nın içindeki rekabetinin tarihi M.Ö. 2000'lere kadar geri gitmektedir. Örneğin bir Türk boyu olan Topalar, Büyük Hun İmparatorluğu'nun kurulmasından takriben 300 sene önce Çin istihbarat ve psikolojik harp yöntemlerine yenilerek Çinlileşmiş ve yok olmuşlardır.
- Uygarlık tarihinin her yüzyılının %87'sinin savaşlar ile geçtiği geriye kalan %13'ünün ise savaş hazırlıklarına ayrıldığı düşünülür ise askerî istihbaratın önemi kendiliğinden ortaya çıkar.
- Nüfus yapısı, kalitesi, özellikleri açısından bir millî güç veya zaaf unsuru olabilir. 1961'de gerçekleşen Çin-Hint savaşında Çin ordusunun sınırı geçmesi karşısında gülen Hintli aydınlar, "Çin, Hindistan'ı işgal edecekmiş?" esprisini yapmaktaydılar. Hintli aydınları bu özgüvene sevk eden, Hindistan'ın Çin'den sonra dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip olması idi. Nüfus hiç de küçümsenmemesi gereken bir millî güç unsurudur. Hatta Hindistan'da olduğu gibi çoğu zaman yük olan ve kalitesi yüksek olmayan bir nüfus bile belirli şartlar altında belirleyici bir millî güç unsuru olmaktadır. ... Nüfusun incelenmesinin stratejik bilgi oluşturması gerçeğini somutlaştırmak için aşağıdaki iki örneği verebiliriz: 2025 yılında Batı Avrupa'da nüfusun %22.4'ü 65 yaş ve üzerinde olacaktır. Bu veriden hareketle Avrupa'da geleceğe yönelik ekonomik, askerî ve politik analizler yapabilir. Örneğin, nüfusun %22.4'ünün 65 yaş üstü olması, çalışan nüfusun emekli nüfusu desteklemesinin zorlaştığı bir yapı anlamına gelir. 2050'de AB, 75 milyon göçmene ihtiyaç duyacaktır. Bu veri Avrupa Birliği ordularının yapısı ile ilgili bilgi üretmeye yardımcı olacak bir veridir. Öte yandan Türkiye'nin AB tam üyesi olması ve Türkiye ile AB'nin diğer ülkelerinde mevcut nüfus artışının devam etmesi durumunda her dört AB vatandaşından birisinin Türk olacağını belirten Helmut Schmith, Türkiye'nin AB tam üyeliğine bu gerekçe ile karşı çıkmaktadır.
- Halkın özelliklerini, politik eğilimlerini dikkate almadan hareket etmek galip işgalci orduların işini bile çok zorlaştırabilir. Örneğin Rusya seferinin ilk aylarında Alman ordularını kurtarıcı gibi karşılayan Slav halklar, Alman-Nazi ırkçılığı tarafından aşağı ırk muamelesi görüp ezilmeye başlanınca tekrar Stalin'i desteklemeye başlamışlardır. Doğu Türkistan'ı işgale hazırlanan Japon ordusu 30.000 askerini bir tören ile Müslümanlığa geçirmiş ve Doğu Türkistan'a kurtarıcı niteliğinde bir ordu olarak girmeyi tasarlamıştır. Bu hareket Doğu Türkistan'daki Müslüman halka yönelik psikolojik operasyondur ve temelinde halkın inançlarının tanınması vardır. Irak'ta ABD operasyonuna destek vermek üzere bulunan Güney Kore askerlerinin bir bölümü Irak'a yollanmadan önce Müslüman olmuşlardır. Bu da Araplarla iyi ilişki kurmak için yapılan bir psikolojik operasyondur.
- İstihbarat analizcisi, dinin kendisini, felsefe yapısını, tarihsel ve teolojik süreç içinde onu etkileyen kaynakları ve öngördüğü insan modelini incelemelidir. Ülkedeki değişik dinlerin/mezheplerin varsa büyüme hızı, rejime karşı tavırları, hükûmetin dinî gruplara karşı tavrı tespit edilmelidir. Özellikle 21. yüzyılın başında uluslararası ilişkilerde dinin öneminin arttığı düşünülür ise din ile ilgili ciddi bir temel bilgi, doğru analiz için kaçınılmazdır. 1970'lerin sonunda doğru bir Şia/İslam analizi yapamayan CIA İran'da Şah'ın devrileceğini ve İslami rejimin kurulacağını öngörememiştir. Oysa CIA'nın 1955'te doğru bir din zeminli analiz yaparak 1 milyona yakın Kuzey Vietnam'da yaşayan Katolik Vietnamlıyı Güney Vietnam'a getirerek Güney Vietnam'da rejime güç kazandırdığı görülmüştür. ... Misyonerlik çalışmaları "Avrupa'da yaşayan Türkler de kendi camilerini yapıyorlar. Orada da birçok Avrupalı Müslüman oluyor" şeklinde naif bir tespit ile geçiştirilemez. Çünkü Batı kaynaklı misyonerlik "siyasi ve örgütlü" bir misyonerliktir. Eğer Türkiye Avrupa'da örgütlü ve siyasi hedefli İslam misyonerliği yapsa idi Avrupa istihbarat servislerinin buna müsaade etmesi söz konusu olmazdı. 21. yüzyılda dinler arası mücadelenin öneminin artacağından hareketle bütün dünyada istihbarat servislerinin bu özel alanın gerekleri ile başa çıkabilmek için ya ilahiyatçı kökenli istihbaratçılar yetiştirmesi ya da istihbaratçıları ilahiyatçı yapması gerekmektedir. İkinci yol daha kolay ve sağlıklı gibi görünse de değildir. Bir istihbaratçının ilahiyatçı olmasındansa bir ilahiyatçının istihbaratçı olması daha kolaydır.
- Şehadetin Türk kültürü içindeki yerini analiz etmeden Türk Ordusu'nun savaş yeteneğini anlamak mümkün değildir.
- II. Dünya Savaşı'nın başlamasından kısa bir süre önce, Paris'teki Türk askerî ataşesi Ankara'ya verdiği bir raporda, Paris'teki bir kafede yaşadığı bir olaydan yola çıkarak Fransa'nın çıkacak bir savaşı kaybedeceğini yazmıştır. Türk askerî ataşesi, kafede garsonların Fransız subaylara karşı davranışlarından yola çıkarak, subaylarına saygısız davranan bir halkın savaşı kaybedeceği sonucuna ulaşmıştır.
- Bir ordunun savaşa hazırlanırken dikkate alacağı en önemli hususlardan birisi de coğrafya ile birlikte hava ve iklim koşullarıdır. Dünyanın en güçlü ordularının hava/iklim koşullarının yeterince dikkate almadığı durumlarda sonuç savaşın yitirilmesi olmaktadır. Örneğin 2. Dünya Savaşı'nda Alman Ordularını Rus cephesinde önce durduran sonra mağlubiyete sürükleyen en önemli faktörlerden birisinin "General Kış" olduğunun söylenmesi boşuna değildir. ABD'nin Tahran Büyükelçiliğinde rehin tutulan Amerikalı diplomatları kurtarmak için düzenlenen 1979 yılındaki "Kasım Fırtınası" adlı Amerikan özel operasyonunun sonucu başarısız olması da hava koşulları ile ilgilidir.