Nietzsche, ahlakın kökeniyle yakından ilgiliydi ve bir şeyin ortaya çıkışının (ister bir organ, ister hukuki bir kurum, ister dini bir ritüel olsun) sonradan edindiği maksatlarla karıştırılmaması gerektiği konusunda ikazda bulunmuştu: Bir şekilde ortaya çıkmış, var olan her şey sürekli yeniden yorumlanır, yeniden şekillendirilir, dönüştürülür ve yeni bir maksada yönelir. Bu düşünce, bize bir şeyin tarihini, olası uygulamalarıyla kıyaslamamayı öğreten, özgürleştirici bir düşüncedir. Bilgisayarlar ilk başta hesap makinesi olarak düşünülmüş olsa da, bu onlarla oyun oynamamıza engel değildir. Cinsellik üreme için evrimleşmiş olsa bile, herkes onu zevk için kullanmakta (bir noktaya kadar) özgürdür. Belli özelliklerin, hangi maksat için gelişmişlerse, her seferinde, mutlaka ona hizmet etmeleri gerektiğini söyleyen bir yasa yoktur. Aynı şey empati ve özgecilik için de geçerlidir, bu yüzden de hata kelimesi yerine potansiyel kelimesini koymamız gerekir. Karaya vurmuş bir balinayla empati kurmamın ve onu okyanusa geri döndürme çabalarına katılmamın önünde kimse duramaz. Halbuki insan empatisi kuşkusuz balinalar için ortaya çıkmamıştır. Benim yaptığım, doğuştan gelen empati kapasitemi bütün potansiyeliyle kullanmaktır sadece.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?