İnsan olmak, kendi kendine yabancı olmaktır - tam anlamıyla, başka biriymişçesine durmaksızın kendi kendinle tanışmaktır.
Diğer Adam Phillips Sözleri ve Alıntıları
- Özel hayatta biz kelimesi, olmadığınız bir şeymiş gibi görünmeye çalışmaktır, ben kelimesinin abartılmasıdır. Biz, dilediğim iz beridir, bir çete olarak beridir, aynı zamanda bir başkası olarak beridir. Çift olma durumu insanı dehşete düşürebilir, çünkü öteki kişi bu duruma asla gerçekten katılmaz. Ya da, daha doğrusu, o da tam aynı şeyi ister - ama başka bir bakış açısından. (sf 29)
- İnsan olmak, kendi kendine yabancı olmaktır - tam anlamıyla, başka biriymişçesine durmaksızın kendi kendinle tanışmaktır.
- Psikanaliz, Freud'un da fark ettiği gibi, edebiyatın bilmediği hiçbir şeyi bilemez.
- Zihin, daima sonradan gelir. Düşünmek, hep sonradan düşünmektir.
- Hiç kimse hak ettiği ilişkiyi elde edemez. Bu kimi için sonu gelmez bir içerleme kaynağıdır, kimi içinse sonu gelmez bir arzu kaynağı. Kimileri içinse en önemli şey, sonu olmayan bir şey bulmuş olmaktır.
- "Aşık olmak varlığından haberdar olmadığınız bir hüsranın (şekillendirici hüsranların ve onları kendi kendinize iyileştirme girişimlerinizin) hatırlatılmasıdır; birini istemiş, bir şeyden mahrum kalmışsınızdır ve sonra birden o şey karşınızda belirir. Bu deneyimle yenilenen, yoğun bir hüsran ve yoğun bir tatmindir. Tuhaf bir biçimde sanki beklediğiniz biri vardır ama o kişi gelene kadar beklediğinizin o olduğundan haberiniz yoktur. Daha öncesinde hayatınızda bir şeyin eksik olduğunun farkında olun ya da olmayın, istediğiniz kişiyle tanıştığınızda o farkındalığa erişirsiniz. Psikanalizin bu aşk hikayesine katacağı fikir ise şudur: Aşık olduğunuz insan aslında rüyalarınızın erkeği ya da kadınıdır; daha tanışmadan önce onu hayal etmişsinizdir-yoktan değil zira hiçlikten hiçlik çıkar, ama yaşanmış veya arzulanmış deneyimlerinizden. O kişiyi o denli net bir biçimde ayırt edebilmenizin sebebi onu bir anlamda zaten tanıyor olmanızdır; onu bunca zamandır beklemiş olduğunuz için ezelden beri tanıyormuşsunuz gibi gelir, ama aynı zamanda size gayet yabancıdır. Tanıdık yabancı kişilerdir onlar. Fakat bu basit hikayede dikkat çekici bir unsur var: Rüyalarınızı süsleyen bu kişiyle tanışmayı ne kadar istiyor, umut ve hayal ediyor olursanız olun onu özlemeye ancak onunla tanıştıktan sonra başlarsınız. Bir nesnenin yokluğunu hissetmek için onun varlığı gerekli gibidir. O gelmeden önce de bir tür hasret duyuyor olabilirsiniz, ama yokluğunun yarattığı hüsranı tüm gücüyle hissetmek için önce onunla tanışmanız gerekir." (s.23-24)
- "Aradığımız ve hiç var olmadığı için asla yeniden bulamayacağımız nesne ya da insan, arzu ettiğimiz şeydir. Bir başka deyişle, hüsran hissine bulduğumuz ilk yalancı çözümden -yaşamaktan korktuğumuz hüsranı hissetmemize engel olacak ideal bir arzu nesnesi yaratmaktan-asla kurtulamayız. Kafamızdaki ideal insan, gerçek insanlarla gerçek ilişkiler içine girmekten kaçış noktamız olur." (s.25)
- "Hüsran duygumuzla başa çıkmak, bu duyguyu anlamak sadece tatmin olmayı garanti altına almak için değil, gerçeklik algımızı korumak için de zaruridir. Psikanalizin anlattığı hikayeye göre, hüsran duygusu hissetmezsek gerçekliğe ihtiyaç duymayız ve gerçeklikle başa çıkmak için gerekli araçlara sahip olup olmadığımızı keşfedemeyiz. İnsanlar bizi hüsrana uğratarak gerçeklik kazanır; hüsran duygusu yaratmadıkları müddetçe fantezi figürleri olarak kalırlar. Hikayede aşağı yukarı şöyle denir: Başkaları bizi kafi ölçüde hüsrana uğratırlarsa bizim için gerçeklik kazanır yani karşılıklı bir şey alıp verebileceğimiz insanlara dönüşürler; fazla hüsrana uğrattıklarındaysa fazlasıyla gerçeklik kazanıp eziyet çektirmeye başlar ve zarar verme ihtiyacı duyduğumuz insanlara dönüşürler. Bizi çok az hüsrana uğratanlar idealize edilir, hayali karakterlere dönüşür ve arzu duyduğumuz insanlar olurlar, çok fazla hüsrana uğratanlarsa şeytani bir kimlik kazanıp kabusa dönüşürler. Ve diyebiliriz ki bunlar dünyayı katletmenin iki ayrı yoludur: etkisiz kılmak ya da gerçekdışı hale getirmek." (s.32)
- Yok bildiğim daha elzem Hiç olmamış bir şeyden. JOHN BURNSIDE,"Rivayet" 11
- Trajik kahramanlar başarısızlığa uğramış pragmatistlerdir. Hedefleri gerçek dışı, yöntemleri ipe sapa gelmezdir. 11