-ibrahim'in başına geleni hala hatirliyorum, tanrı onu sınamak için oğlunu öldürmesini emretti, bence, eğer tanrı kendisine inanan kişilere guvenmiyorsa, bu durumda kişiler neden tanrıya inanmali, anlayamiyorum -Tanrının nihayetine akıl sır ermez, biz melekler bile onun düşüncesine nüfus edemeyiz -Tanrının niyetine akıl sır egmedigi şeklindeki bu nakarattan yoruldum, tanrı sürekli olarak kendini ürkünclugun, kaygının içine kapatmak yerine billur gibi saf ve berrak olmalı, kısacası tanrı bizi sevmiyor -Sana yaşam veren o -Yaşam bana babam ve annem tarafından verildi, ikiside tenlerini biraraya getirdiler ve ben doğdum, bildiğim kadarıyla bu edim sırasında tanrı orada değildi -Tanrı heryerdedir. -Özellikle öldürme emri verirken, ölenler arasindaki tek bir çocuk bile onu gözünün yasina bakmadan mahkum etmeye yeterlidir , ama tanrı icin adalet boş bir kelime.. -Dikkat, Kabil çok konuşuyorsun, tanrı seni er ya da geç isitir, seni cezalandıracaktir. -Tanrı işitmez, sağır o, her yandan ona yakariyorlar, yoksullar, bahtsizlar, talihsizler, dünyanın kendilerine çok gördüğü yardimlar için ona yakariyorlar, ama tanrı onlara sırtını dönüyor...
Diğer Jose Saramago Sözleri ve Alıntıları
- İnsan kararsızlığından kurtulmak uğruna öylesine büyük bir ihtiyaca kapılır ki ne olursa olsunbir şeyler yapmak ister,yapacakları ne kadar yararsız,ne kadar anlamsız olursa olsun,halen kendi iradesiyle karar verebildiğini görmesi açısından önemlidir,tıpkı girmemizin yasak olduğu bir kapının deliğinden bakmamız gibi.
- İnsanların tarihi tanrıyla anlaşmazlıkların tarihidir, o bizi anlamaz biz de onu anlamayız.
- Tıpkı Habil'i öldürmemi önleyebilecekken öldürmeme izin vermekte senin de özgür olduğun gibi, bütün diğer tanrılarda olduğu gibi sende de olan o yanılmazlık gururunu bir an terk etmen yeterli olurdu, bir an için gerçekten bağışlayıcı olman, alçakgönüllülük gösterip benim sunduğumu kabul etmen yeterli olurdu, çünkü onu reddetmemeliydin, tanrıların, ve tüm diğerleri gibi senin de, yarattığınızı söyledikleriniz karşısında görevleriniz var, (sf.31/32)
Belirsizliğin yolu başlangıçta dardır, ama onu genişletmeye hazır biri elbette olacaktır; (sf.86)
Beni bu hale koyan elbette tanrı değil, şeytan'dır, Efendi'nin onayıyla, dedi kadın ve ekledi, Şeytan'ın kurnazlıklarının tanrı'nın iradesine baskın çıkamayacağını eskilerden hep işittim, ama şimdi olayların bu kadar basit olduğundan kuşkuluyum, şeytan kesinlikle efendi'nin bir aleti, tanrı'nın kendi adıyla imza atamayacağı pis işleri icra etmekle görevli. (sf.119/120) - Geçmiş hatırlamak, şimdi yaşamak, gelecek de kaygılanmak içindi.
- İnsan kararsızlığından kurtulmak uğruna öylesine büyük bir ihtiyaca kapılır ki ne olursa olsunbir şeyler yapmak ister,yapacakları ne kadar yararsız,ne kadar anlamsız olursa olsun,halen kendi iradesiyle karar verebildiğini görmesi açısından önemlidir,tıpkı girmemizin yasak olduğu bir kapının deliğinden bakmamız gibi.
- İnsanların tarihi tanrıyla anlaşmazlıkların tarihidir, o bizi anlamaz biz de onu anlamayız.
- Tıpkı Habil'i öldürmemi önleyebilecekken öldürmeme izin vermekte senin de özgür olduğun gibi, bütün diğer tanrılarda olduğu gibi sende de olan o yanılmazlık gururunu bir an terk etmen yeterli olurdu, bir an için gerçekten bağışlayıcı olman, alçakgönüllülük gösterip benim sunduğumu kabul etmen yeterli olurdu, çünkü onu reddetmemeliydin, tanrıların, ve tüm diğerleri gibi senin de, yarattığınızı söyledikleriniz karşısında görevleriniz var, (sf.31/32)
Belirsizliğin yolu başlangıçta dardır, ama onu genişletmeye hazır biri elbette olacaktır; (sf.86)
Beni bu hale koyan elbette tanrı değil, şeytan'dır, Efendi'nin onayıyla, dedi kadın ve ekledi, Şeytan'ın kurnazlıklarının tanrı'nın iradesine baskın çıkamayacağını eskilerden hep işittim, ama şimdi olayların bu kadar basit olduğundan kuşkuluyum, şeytan kesinlikle efendi'nin bir aleti, tanrı'nın kendi adıyla imza atamayacağı pis işleri icra etmekle görevli. (sf.119/120) - Geçmiş hatırlamak, şimdi yaşamak, gelecek de kaygılanmak içindi.
- "dünyaya gözümüzü açıyoruz ve o anda, tüm yaşamımızı bağlayacak bir sözleşme imzalamış gibi oluyoruz, ne var ki günün birinde bir an gelir ?bu imzayı benim yerime kim attı' diye sorabiliriz."
- Zaman yavaşça akıyor, saatlerin tik takları sessizliği itiyor, azimle onu uzaklaştırmakta ısrar ediyor ama sessizlik tüm sesleri boğan kalın, ağır kütlesiyle karşı koyuyordu. Yenişemeden mücadele ediyorlardı, biri ve öteki; ses umutsuzluğun inadına ve ölümün kesinliğine karşı, sessizlik ebediyetin hoşgörüsüne karşı.