- Ah zavallı Türkçe defter! Seni şimdi yırtayım mı? Lâkin hayır, hayır... Ben kadın değilim. Asla Hayganoş kadar hassas bir milliyetperver olamam. Seni, onun göremeyeceği bir yere atacağım... Orada tıbkı Ashab-ı Kehf'in mağarasına düşmüş bir demet yosun gibi uyu... Ama sakın Türkçe satırlarınla sevgilimin gözüne ilişme... Onu kıskandırub ağlatma... 29 Kanun-ı Sani 1925
- Susuyorlardı. Efruz Bey bu kadar büyük, bu kadar alim bir adamın kendisine söyleyecek söz bulamamasına şaştı. Şaşkın şaşkın etrafına bakındı. Duvarlar meşhur büyüklerin resimleriyle doluydu. Bir köşede koca bir küre duruyordu. Kütüphaneler ağzı ağzına kitapla doldurulmuştu. Böyle bir odada oturan adam ömründe kitap açmasa alim olabilirdi.
- Çoban eliyle pencerenin yanındaki ıslak deriyi gösteriyordu. Mehmet Efendi, kır sakalını sol eliyle tuttu. Önce kızardı. Sonra sarardı. Çoban susmuyordu. - Yoğurt iki buçuk okka... Yarım okkası benim. Postekideki hakkımı size bağışlıyorum! sayfa: 9
- Yarının dehşetini hatırlamak, zihnimi altüst ediyor. Şaşırıyorum. İşte şimdi de şaşırdım. Ne yazacağımı toparlayamıyorum.
- Yay gibi eğri olsam elde tutarlar beni! Ok gibi doğru olsam,yabana atarlar beni!
- Erken kalktığım açık, bulutsuz sabahlar , herkes gibi bana da çocukluğumu hatırlatır. / ANT
- Türk Milliyetperverleri "Herkesin bildiği gibi, iki türlü milliyetçilik vardır. Biri yalnız lisan, sanat, edebiyat, hürriyet sahasında uğraşanlar... Diğerleri Türklüğün menfaatine muvafık amelî, asrî bir siyaset tervicine çalışanlar!.. Birincilere "Nazarî Türkçüler", ikincilere "Amelî Türkçüler" diyebiliriz. Amelî Türkçülerden hiç biri, kendisi İttihatçı olduğu için Ziya Gökalp?le anlaşamamışlar, İttihat ve Terakki?ye ta sonuna kadar düşman kalmışlardır. Kütahya Meb'us-ı sabıkı Nâzır Ferid Bey, hayatının en kıymetli bir devrini, sırf Türkçülüğünden sine-i menfalarda (sürgünlerde) geçirdi. Meşhur milliyetperver Akçoraoğlu Yusuf Bey, iktidarına (bilimsel düzeyinin çok yüksek olmasına) rağmen, Darülfûnundan kapı dışarı edildi. Az buçuk daha, Türklüğün metropolidinde aç kalacaktı. Mustafa Suphi Sinopa'a sürüldü. Zavallı, karanlık bir taliin içinde kaybolup gitti. Halide Hanım, memuriyetinden çıkarıldı. Şair Mehmet Emin Bey, bir daha olunmamak üzere valilikten azledildi. Çünkü, hepsinin siyasî temayülleri İttihat ve Terakki'nin "İttihad-ı İslâm" (İslam Birliği) mevhumesine uymuyordu. Hele dalkavuk olmadıkları için, efendiler de, eyyam ağalarından hiç birine yaranamadılar. İçlerinde ne umumî yağmaya iştirak eden var, ne de açıktan milyonlara gark olan... İttihatçılar zamanında milliyetperverlerin ekserisi muallimlikle muharrirliğe kuvvet lâyemut yaşıyorlardı. Yine öyle yaşıyorlar. İdealist bir insan için hürriyet kadar büyük bir nimet var mıdır? Kimsenin lütfuna olma talip, Bedel-i cevher hürriyetir. Ancak, cevherin kıymetini bilen hakikî Türkçü sayılabilir. Ömer Seyfettin, Türklük Üzerine Yazılar, Bilgi Yayınevi, İstanbul 1993, s. 150-151.
- Türk Milliyetperverleri "Herkesin bildiği gibi, iki türlü milliyetçilik vardır. Biri yalnız lisan, sanat, edebiyat, hürriyet sahasında uğraşanlar... Diğerleri Türklüğün menfaatine muvafık amelî, asrî bir siyaset tervicine çalışanlar!.. Birincilere "Nazarî Türkçüler", ikincilere "Amelî Türkçüler" diyebiliriz. Amelî Türkçülerden hiç biri, kendisi İttihatçı olduğu için Ziya Gökalp?le anlaşamamışlar, İttihat ve Terakki?ye ta sonuna kadar düşman kalmışlardır. Kütahya Meb'us-ı sabıkı Nâzır Ferid Bey, hayatının en kıymetli bir devrini, sırf Türkçülüğünden sine-i menfalarda (sürgünlerde) geçirdi. Meşhur milliyetperver Akçoraoğlu Yusuf Bey, iktidarına (ilminin çok yüksek olmasına) rağmen, Darülfûnundan kapı dışarı edildi. Az buçuk daha, Türklüğün metropolidinde aç kalacaktı. Mustafa Suphi, Sinop'a sürüldü. Zavallı, karanlık bir taliin içinde kaybolup gitti. Halide Hanım, memuriyetinden çıkarıldı. Şair Mehmet Emin Bey, bir daha olunmamak üzere valilikten azledildi. Çünkü, hepsinin siyasî temayülleri İttihat ve Terakki'nin "İttihad-ı İslâm" (İslam Birliği) mevhumesine (kuruntu türünden fantezisine) uymuyordu. Hele dalkavuk olmadıkları için, efendiler de, eyyam ağalarından hiç birine yaranamadılar. İçlerinde ne umumî yağmaya iştirak eden var, ne de açıktan milyonlara gark olan... İttihatçılar zamanında milliyetperverlerin ekserisi muallimlikle muharrirliğe kuvvet lâyemut yaşıyorlardı. Yine öyle yaşıyorlar. İdealist bir insan için hürriyet kadar büyük bir nimet var mıdır? Kimsenin lütfuna olma talip, Bedel-i cevher hürriyetir. Ancak, cevherin kıymetini bilen hakikî Türkçü sayılabilir. Ömer Seyfettin, Türklük Üzerine Yazılar, Bilgi Yayınevi, İstanbul 1993, s. 150-151.
- "Ben kimseye eyvallah etmeyeceğim"
- Lütfen