XIX. Yüzyıl avrupa romanında yeni yeni para kazanmaya başlayan kaba burjuvalarin,soylulara özenerek evine piyano aldığı,duvarlarına resimler astığı salonunda edebiyat suareleri düzenleyip tanınmış edip ve sairleri davet ettiği, burada uzun sohbetlere dalindiği, ailenin çocuklara latince,edebiyat ve piyano dersleri aldırdığı anlatılır.
Ama ne yazik ki turkiye'de para kazanan köylüler, burjuva olamamış ve lümpenlere özenmişlerdi. Rusların, "rus'u kazı, altından tatar cıkar!" sözü gibi, türk zenginleri de kazındığında altından köylü çıkıyordu. 600 yıl süren osmanlı imparatorluğunda, bir aristokrat sınıf yaratılmamasına özen gösterildiğini biliyordu profesör.
Çünkü bir ailenin egemenliğiydi bu. Kurucusunun adı osman olduğu için devletin adı da buydu. Eğer büyüklerinin adı ali olsaydı ali imparatorluğu diye gececekti tarihe.
Ve kendi karşılarında hiç bir aileyi güçlendirmemek için turk kızlariyla evlenmemişler; karılarını hep macaristan, rusya, italya gibi ulkelerden seçmişlerdir.
Biraz palazlanan her aileyi yok ediyor,aile liderini idam ettiği yetmiyor gibi bir de şeyhülislam'dan, "kanı ve malı helaldir!" diye fetva alıyorlardı. Boylece cumhuriyet dönemi osmanlı'nın bir soylu sınıfı devralamamış, bu da istanbul "elit" i denen, parası bol ama yaşam kültürü bakımından lümpen,acayip bir kesimin doğmasına yol açmıştı.