- Bağımsızlık düşüncesinin nefes alamadığı bir ülkenin kolay yutulur bir lokma haline gelmesi ve sömürgeci ülkelerin sofraları için etnik çizgilerle dilimlenmesi kaçınılmazdır.
- Eğitim, bilime dayandırılmaz ve yeniliklerden uzak kalırsa, yıkanmayan bir ayağa dönüşür ve içine sokulduğu terliği de kokutur.
- Savaşlarda para kazanma çarkları daha hızlı döner. Zengin olana canını kurtarma yolları açılırken; yoksulun boynuna madalya takılır.
- Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de...
- Demek ki, çocuklara alınan çok pahalı oyuncaklar onlar için bir şey ifade etmiyor. Onlarında istedikleri tek şey ilgi ve sevilmek, bunlar olduktan sonra onlar için bir kağıt parçası bile büyük bir oyuncak olabiliyor."
- "Ayakkabı boyamanın bile insana huzur veren, rahatlatıcı bir etkisi vardır, ama bazıları o pis ayakkabılarına değemezler, onu boyamak başkalarının görevidir. Haydi köleler iş başına ! Zamanı olmayan efendimizin zamanını çalacak işleri biz yapalım ki, efendimize bol çene çalacak zaman kalsın!?"
- - Bilimadamları gerçeğe bağlılıklarından alıyorlar güçlerini, ama bizim gücümüz yasallığını gün be gün yitiren paradan geliyor. - O zaman ölüm, insanlığın yaşamındaki tek umut.
- Nazım Hikmet, Akşam gazetesinde 'Orhan Selim' imzasıyla kaleme aldığı yazısında, arkadaşıyla olan ayaküstü sohbeti yazar: 'Ne iyi, dedim, çocukluğunun büyük bir parçasını kaybetmemişsin. Gözlerin çocuk kalmış.' bu sözler karşısında, bir frengi dispanserinde başdoktor olan arkadaşının neler söylediğini şöyle aktarır Nazım Hikmet: 'Onu kaybettiğim gün yok olurum, dedi. Çocukluk gövdemizi, beynimizin bir çok yanlarını, yılların akışıyla ağır ağır bırakır. Tıpkı toprak bir kaptan suyun sızması gibi, çocukluk bizden sızar. Son barındığı yer gözlerimizdir. Gözlerim çocuk kalmışsa, bu ilk bakışta görülebiliyorsa ne mutlu bana. En korktuğum, en çekindiğim adamlar, gözlerinde bile bir damla çocukluk ışığı kalmamış olanlardır.' Çocukluk arkadaşının sözlerinden sonra Nazım Hikmet, çocuk dünyasına duyarlı olan herkesin okuması gereken şu düşüncesini yazar: 'Çocukluk arkadaşım doğru söylüyordu. Çocukluklarını bütün bütün kaybedenler, bir daha çiçek açmak gücü bütün bütün yok olan kurumuş ağaç gibidirler. Tahtalarından maroken koltuklara iskelet de yapılabilir, sobaya odunda olabilirler. Ancak bir damlacık çiçek vermezler bir daha!..'
- Nazım Hikmet, Akşam gazetesinde 'Orhan Selim' imzasıyla kaleme aldığı yazısında, arkadaşıyla olan ayaküstü sohbeti yazar: 'Ne iyi, dedim, çocukluğunun büyük bir parçasını kaybetmemişsin. Gözlerin çocuk kalmış.' bu sözler karşısında, bir frengi dispanserinde başdoktor olan arkadaşının neler söylediğini şöyle aktarır Nazım Hikmet: 'Onu kaybettiğim gün yok olurum, dedi. Çocukluk gövdemizi, beynimizin bir çok yanlarını, yılların akışıyla ağır ağır bırakır. Tıpkı toprak bir kaptan suyun sızması gibi, çocukluk bizden sızar. Son barındığı yer gözlerimizdir. Gözlerim çocuk kalmışsa, bu ilk bakışta görülebiliyorsa ne mutlu bana. En korktuğum, en çekindiğim adamlar, gözlerinde bile bir damla çocukluk ışığı kalmamış olanlardır.' Çocukluk arkadaşının sözlerinden sonra Nazım Hikmet, çocuk dünyasına duyarlı olan herkesin okuması gereken şu düşüncesini yazar: 'Çocukluk arkadaşım doğru söylüyordu. Çocukluklarını bütün bütün kaybedenler, bir daha çiçek açmak gücü bütün bütün yok olan kurumuş ağaç gibidirler. Tahtalarından maroken koltuklara iskelet de yapılabilir, sobaya odunda olabilirler. Ancak bir damlacık çiçek vermezler bir daha!..'
- Babamın terzi dükkanı her zaman büyülemiştir beni. İlk oyuncaklarım makaslar, iğneler, kumaş parçalarıydı. Babam elbiseleri keser dikerdi, bense hayalleri.