- Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!
- Öyle sanıyorum ki, zamanın geçişi ve insanların seneler ilerledikçe karşılaşacakları değişmeler, bende bin kat daha hızlı ve sert oldu. Ama beri yandan bu gelişmelerin getirdiği mutluluklar toplamı sıfıra doğru geriledi, hattâ sıfırında altına düştü. Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler.
- Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
- Bilincimi yitirmiştim. Sanki ismini eskiden biliyordum. Gözlerinin parıltısına, rengine, kokusuna hareketlerine öylesine aşina idim ki, ruhlarımız önceki bir hayatta, cisimsiz maddesiz bir alemde karşılaşmışta tek asıldan, tek maddeden oluşmuş, böylece bizim yeniden birleşmemiz adeta kaçınılmaz olmuştu. Ben bu hayatta da onun yanında olmalıydım. Hiçbir zaman el sürmek değildi istediğim; gövdemin görünmez ışınlarının ona değmesi bana yetiyordu. Korkunç macera! İçimde ilk görüşten kalma, aşina bir duygu: ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı ? Bu aşağılık dünyada ya onun aşkını isterim, ya da hiç kimsenin! Hem mümkün mü bir başkasının beni etkilemesi ?
- Hiç kimse anlayamaz. Hic kimse anlamayacak. Her taraftan çıkmaza düşen kimseye ?al başını git ve geber? derler. Ancak, ölüm insanı istemediği zaman, ölüm de insana sırt çevirdiği zaman, gelmeyen ve gelmek istemeyen ölüm!.. Herkes ölümden korktuğu halde, ben yaşadığım için kendimden utanıyorum.
- Benim hayatımı zehirleyen kişiydi bu. Aslında benim hayatım zehirlenmeye hazırdı. Zehirlenmiş bir hayattan başka bir hayatım olamazdı.
- Üstüme çöken uğursuzluktan kaçıyordum. Belirli bir hedefim olmadan sokaklardan, ayaktakımının arasından geçtim. Tamahkar kılıklı, para, şehvet peşinde koşan ayaktakımını umursamadan. Onları görmeye ihtiyacım yoktu. Çünkü hepsi birbirinin örneğiydi. çünkü hepsinin ağzına bir avuç bağırsak asılmıştı; bağırsakları da cinsel organlarında sona eriyordu
- O anda neler duyduğumu kimse tasarlayamaz. Acıya benzer bir şeydi duyduğum, enfes ve anlatılamaz.
- Korkunç bir şeydi bu: ne tam diri, ne tam ölü olduğumu hissetmek. Bir canlı cenazeydim artık; ne beni diriler dünyasına bağlayan bir şey vardı, ne de ölümdeki unutmadan, huzurdan yararlandığım.
- Yalnız ölüm kurtarır, bizi bütün aldanışlardan bir ölüm kurtarabilir, ama ancak şu ölüm: bize yeni yeni, azaplarla dolu ahireti lütfedecek olan değil de bizi hiçlik ülkesine, boşluklara gömecek olan ölüm.