- "...çölde hiçlik ve ...güzellik hüküm sürüyordu: Ne canlı kumları güneşin ve ayın bakışlarından saklayan münasebetsiz bir ağaç , ne durmadan sızan bir yara gibi etrafı kirleten bir su ,ne de üzerinde şairlerin zevzeklik edebilecekleri bir çiçek görülüyordu. "
- Benim kızgınlığım Hamdi'ye değil, kendime de değil, sadece burada bulunuşumaydı.
- Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz. Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz bir insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?
- Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.
- Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün bir çok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
- Babam benim için insan olarak hemen hemen hiç mevcut değildi; yalnız ''Baba'' dedikleri mücerret bir mefhumun insan şeklinde görünüşüydü. akşamları kaşlarını çatarak sessiz sedasız eve giren ve ne bizi ne de annemizi hitaba layık görmeyen, saçsız başlı ve kır sakallı adamla, havuzlu kahvede göğsünü bağrını ayran içtiğini ve küfür savurarak tavla oynadığını gördüğüm kimse bence birbiriyle tamamen aynıydı. (...) Onun boşluğunu değil, fakat yokluğunu hissedecektim.
- O bu dünyadan ayrılırken, benim hayatıma, başka hiçbir insana nasip olmayacak kadar canlı bir şekilde giriyordu.
- Hiç geçmeyen,hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..." ?#?sabahattinali? ?#?kuyucaklıyusuf?
- ? Bir zamanlar birbirilerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hâlâ bilmeyeceklerdi.
- Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş,peşinden koşmak,erişmek,sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış,hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış,bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi ilk defa bir şey istiyor,hemde korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkamsızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının en büyük arzusunu,şimdiye kadar belki içinde,fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu,hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz öldürmeye mecbur kalıyordu ? ... Niçin? Kimin için?..