- O zamana kadar bütün insanlardan esirgediğim alaka, hiç kimsye karşı tam manasıyla duymadığım sevgi sanki hep birikmiş ve muazzam bir kütle halinde şimdi bu kadına karşı meydana çıkmıştı.
- Şimdi gülemeyecek kadar mesuttum ve sadetimi ciddiye alıyordum.
- Demek ki insanlar birbirine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra,daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor
- Ona hakikaten dargın değildim; asla kızmıyordum. Sadece müteessirdim. "Bunun böyle olmaması lazımdı" diyordum. Demek ki beni bir türlü sevemiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.
- Bu hareketsizliğin, korkuya dayanan bu tereddütün, daha zararlı olduğunu, insan münasebetlerinde, bir noktada taş kesilmiş gibi kalınmayacağını, ileriye atılmayan her adımın insanı geriye götürdüğü ve yaklaştırmayan anların muhakkak uzaklaştırdığını karanlık bir şekilde seziyor ve içimde sessizce yanan, fakat günden güne büyüyen bir endişenin yer etmeye başladığını hissediyorum.
- Bu o kadar mühim bir felaket mi? Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâla kabul edemiyor musunuz?
- Bitmiyor. Sadece belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun, Ama geçmiyor. Alışıyorsun zamanla, Asla bitmiyor?
- Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir.
- Bu benim adamligimdan değil, Macide'nin şahsiyetinin benim üzerimde, istemesem bile gene mevcut olan, tesirindendi.
- Zaten muhitimden uzak duruşumun,vahşiliğimin bir sebebi de kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi?