- Garip, ikili bir anlamı vardır gücün uygar kişi için: Güç, onun en çok elde etmeye çalıştığı şeydir; çünkü ancak onu harcayarak (bazen, çar-çur ederek) o ender bilinç anlarına ulaşabileceğini bilir. Gücü, sanki, hemen elinden çıkarmak, ondan kurtulmak için elde etmek ister -sanki, yorulmak için güçlü olmayı ister... Ölümü de bu çerçevede düşünmeye çalışır: En zor işini başardıktan sonra üzerine çökecek en büyük yorgunluk; en büyük dinlenme... Uygar kişi için huzur anıdır ölüm. Bu yüzden, XX. Yüzyıl insanlik ideali, uygar kişi için idealinin tam tersidir: En az yorulan, en az acı çeken insan... Hep güç biriktiren, hiç harcamayan insan... Cimri insan... Kendi dışına çıkmak istemeyen insan... Sonunda da, tükenmenin ödlek ölümü: Gücün, birikerek, yoğunlaşarak, bir parlak anda, cömertçe çağlaması değil; yavaş yavaş, damla damla, sıza sıza, ürkek ürkek, eriyip, yitip gitmesi. XX. Yüzyıl, üst anlamda, ?karanlık çağ?dır.
- Yola bir kez çıkmış kişi, dursa bile, artık, hep, yolda kalacaktır.
- Kendi yönünü bulamayan kişi için, 'yol' yoktur - bu bir sürüklenmedir bütün 'yürüme'si...
- Yolunu kendin yürüyebilmek için, yönünü kendin koymak zorundasın.
- Kişi, yöneldikçe, yıkılır ?nereye yönelirse yönelsin, ulaşacağı, yıkımıdır.
- Kişi yaşamına sahiptir ? yalnızca ona...
- Kişi, kendi yaşam biçiminin de tutsağı olabilir -olur da... Başka tutsaklıklardan kaçınmak için yaptıkları, kişiyi öyle bir duruma getirebilir ki, kendi kişi olma koşulları, onu en sıkı tutsaklığa yöneltir: kendi kendisinin tutsağı olmaya... Kişi, başkalarının tutsağı olmaktan kurtulurken, kendi kendisine tutsak düşer - kişi, hep, tutsaktır: başkalarının, ya da, kendisinin... Kişi tutsaktır - hep...
- Kişi 'yapması gereken'i yapmaz -ne yapacaksa onu yapar: Kişinin 'yükümlülüğü' yoktur -boşuna beklerler öteki kişiler, onun 'üzerine düşen'i yapmasını: Kişi, 'üzerine düşen'i, hemen, düşürür. (...) Kişinin üzerine hiçbir şey düşemez -kendinden başka...
- Öteki - yanındaki, çevresindeki - kişilerin hep 'talep'leri vardır kişiden: "Şöyle yapsan...", "Şöyle yapmasan...", "Öyle yapmasaydın ya...", "Öyle yapsaydın ya...", diye diye, boyuna kafasını şişirirler kişinin! Bir türlü anlamazlar (herhalde, anlamak istemezler) ki, onlar ötekilerdir, kişi için - kişi ise, kendidir; bunu istemezler; çünkü, kişiyi kendilerine isterler... Oysa kişi kendinindir - kendinin olmadığında da, kişi değildir.
- "Gerçeklerle baş etmenin en iyi yolu, hayal kurmaktır."