- İnsan nesli yeryüzünde görünmeden önce yaşamış zırhlı hayvanların bugüne miras bıraktıkları küçük akrabalarına benziyordu. Kabuklarının verdiği zorlukla ağır ağır yürüyen bir hayvan..
- Benim hayatım sürekli bir büyük oyundan ibaretti. Bununla birlikte prova başlayınca her şeyi unutuyordum; ikinci piyesteki oldukça uzun olan rolüme kaptırıyordum kendimi. Sonra kısa bir ara verilince , uyanıyordum. İşte ondan sonra kardeşim Hidayet, insanliğa öfkem başlıyordu. Belki de ilk öfkelerimi bu oyunlar sırasında duymuştum. Çünkü bütün gücüme rağmen oyuna geliyordum. Kendime kızıyordum : Çünkü oyuna geliyordum anlıyor musun oğlum Hidayet ? Oyuna gelmemeliydim bana oyun oynanmamalıydı. Bütün gücümle uyanık kalmalı ; başkalarının rüyalarını görmemeliydim. Ve kardeşim Hidayet , öfkelerinince de onların bütün kusurlarını , küçüklüklerini , daha önce hoşgörüyle karşıladığım kendini beğenmişliklerini daha şiddetle görüyordum ve unutmuyordum. Onları kıskanıyordum onları beğenmiyordum. Oynadıkları oyunu hiç anlamıyorlardı. Yaşamak istiyorlardı ; en çok buna kızıyordum.
- Bazı sözler vardır oğlum Hidayet insan onlarsız edemez. Ölü noktaya gelmiş bir oyun , onlarla birden canlanır; akıcı sürükleyici bir duruma gelir; seyredenler, neden olduğunu bilmeden birden duygulanır. Oysa insan kendisine ait gizli bir kötülüğü , can sıkıcı bir küçüklüğü fark etmiştir tam o sırada ; içinden yüzünü buruşturur. Fakat oyunu ne pahasına olursa olsun sürdürmek gerekmektedir; oyunun kuralı budur. Bu yüzden daha önce yaratmış olduğu etkiden yararlanır. "Bana bunu yapamazlardı artık devam edemeyeceğimi anlıyordum " gibi başı ve sonu olmayan sözler mırıldanır. Ya da "Nerdeyse ağlayacaktım " diye sızlanır ya da okumuş olduğu kitaplardan yararlanır kimseye belli etmeden. Onlardan , işine geldiği gibi ters anlamlar çıkarır.
- Bir yaşantıyı bitirmemeli. Hiçbir iz kalmamalı ondan. Yeni yaşantılar için. Bunu önceden bilseydim , yaşantı milyoneri olmuştum .Ha-ha.
- Kişiliği korumak için bazen yaşamak gerekiyor.
- Eski yaralar albayım üç yüz üçten kalma. Bana vurdular albaylarım , bana vuruluyordu.Merak etme Hikmet oğlum sen düzelirsin. Öyle deniliyordu albaylarım, yarım kalmış genarellerim ; sen elbette bir yolunu bulursun diyorlardı.
- Beklenen geç geliyor ; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.
- "Önce konuşur sonra düşünür" dedi Hüsamettin Bey, yavaş bir sesle ."Hepimiz gibi."
- "İnsan bazı güçlüklerden , ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor albayım"
- Şimdi eski dünyama dönmüş bulunuyorum ve bunun eski bir dünya olduğunu usandırıcı tekrarlarla dolu olduğunu ve ne yazık ki kendimin de bu can sıkıcı romanın bir parçası olduğumu, yeni yalnızlığımın içinde anladım. Artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim bir romanı okur gibiyim. Bir roman kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini. (Sayfa-195)