- Neyin var, düşünceli görünüyorsun. Bu sözden sakınmalı. Düşüncesiz de olma. O zaman da ne kadar düşüncesiz bir adam derler. Düşünün, düşünün ama durup dururken düşünmeyin. sf. 556
- Akıl, ya akıl? En aptal tarafımız. Hiçbir şeyin farkında değil. sf. 557
- Dünya bir penceredir; her gelen öldü geçti. sf. 558
- Beni bırakmayacaksın, değil mi Olric? Sizi ne zaman yalnız bıraktım efendimiz? sf. 562
- Kaybettiğim bütün eski alışkanlıklarımın beni sardığını hissediyorum şimdi. Özlemden mi dersin? Bilemeyeceğim efendimiz. Ben sizin kadar okumuş değilim. Daha çok kendimi yetiştirmiş sayılırım. sf. 563
- Bu son savaşımız olacak Olric. Sonu nasıl gelirse gelsin, yorgun ordumuz son savaşını veriyor. Askerler, yorgun ve isteksiz. Zafer ya da yenilgi onlar için aynı anlama geliyor artık. Artık savaşmak istemiyorlar. sf. 564
- Eşyalarımızı hazırla Olric; gidiyoruz. sf. 565
- Ben yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim. Bu karara bütün gücümle muhalefet ediyorum. Ben yalnızlığa dayanamıyorum, ben insanların arasında olmak istiyorum. İnsanların düşmana da ihtiyacı vardır.
- Herkesin istediği gibi yaşadığı o uzak ülkenin özlemini duyuyorum. Belki de bu ülke çok yakın. Uzak olduğunu nereden çıkardım? Belediye otobüsüyle filan gidilebilir oraya. Gene kapılarını çalıyorum. Soruyorum: burada da eskiden nasıl tanınmışsam öyle davranmak zorunda mıyım?
- Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi: "Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda."
- Oğuz Atay, Tutunamayanlar