- + Yağmur yağıyor Olric, ıslanıyor etraf. Ağlasak kimse anlamaz değil mi? - Anlamaz efendimiz. + Anlasa ne olur ? - Utanırız efendimiz. + Sevmeyi göze alan utanır mıymış Olric ..
- Beni hep durduruyorsunuz albayım. Bir gün beni kimse durduramayacak. Ve kendimi rezil etmeme izin verilmedikçe, ben de el alemi rezil etmeye devam edeceğim. Ve herkes kaybedecek bu yüzden.
- Yanılıyorsunuz albayım. Dünyanın yaratılışından beri bilinen şeyler bunlar. Yalnız, medeniyetin gürültüsü içinde, modası geçen bütün oyunlarla birlikte bir köşeye atıldı. Tıpkı sizin gibi, tıpkı benim gibi.
- İnsan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor albayım.
- Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor.
- "Küçük şeylerden memnun olmasını bilmelisin. Küçük sevinçler büyük atışlara yardım eder."
- Bir silgi gibi tükendim ben, başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa, ben kurşun kalem silgisiydim azaldığımla kaldım.
- Tutunamayanlar
- "Gerçekten bucak bucak kaçıyorum. Birini sıkıntıda görünce çocuk gibi ortadan kaybolmak istiyorum. Korkaklıktan değil ; kendimi onun yerine koymaktan. İnsanların karşısında bazen de o eski aptalca utangaçlığım yüzünden dikilip kalıyorum. Gitmek gerektiği halde bir türlü uzaklaşamıyorum. Her zaman gerekenin tersini yapıyorum, çocuklar gibi. Kitaplarla , yani bir çeşit masal dünyası ile hayatı karıştırıyorum eskisi gibi. Galiba gittikçe de düzeltilemez oluyorum bu konuda. Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını fark edemiyorum. Bazen suratıma bir garip bakıyorlar; o zaman uyanır gibi oluyorum."
- Hayır, kelimeler aldatıcıydı; kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.