- Fakat, sonradan garson olmuş bir filozof ya da filozof olmuş bir garsona göre, insanlar karışık salataya benzer. Turgut da, insan ruhundaki bu karışıklık yüzünden yeni şartlara tamamen ayak uyduramadı.
- Yalnız konuşulan kelimeler geçerli demek. Gerisi insana kalıyor. İnsana, onun öz varlığına.
- İnsanlar kendi söyledikleriyle ilgilidir çoğu zaman. Evet çoğu zaman demeli ki şaşırtıcı bir genelleme olmasın.
- Dil, yaşayışımızın aynasıdır.
- Duygularını ifade edebilmek için bakkal, bakkal gibi; bahçivan da bahçivan gibi düşünebilseler; kendilerine yakışacak bir ifade coşkunluğuna kavuşacak zamanı bulabilselerdi bütün şehir, gereksiz edebiyattan temizlenmiş olurdu. Yazık ki her zaman birinci sınıf bir bakkal, dördüncü sınıf bir edebiyatçının üslubuna özendiği için, onu kullanmak zorunda kaldığı için, edebiyatçılar tarafından edebî bakımdan hor görülmektedir.
- Anlaşılmamak konusuna gelince: bir edebiyatçının meseleleri de -günlük yaşantının nakledilmesi dışında- halk için, bir matematikçinin denklemleri kadar, belki de daha soyut kalır.
- Demek sen aşkı, sinüs ve kosinüse çok görüyorsun. Soyut aşk kavramı sende henüz gelişmemiş. Sen ve senin gibiler, ancak beş elma ile on elmayı toplayabilen basit insanlarsınız. Elle tutulan şeylerle düşünebilir, elle tutulan şeyleri sevebilirsiniz yalnız. Siz A ve B'den değil, üç erkek ve beş kadından anlarsınız ancak.
- Elbisesinin üzerindeki külleri üfleyerek temizledi. Elbiseden uzaklaşan küller, tembelce, oraya buraya kondular. Bir sonuca varmadan dağılan binlerce konuşmanın acısı çöktü içine. Ölü doğduğu için, kimsenin içine işlemediği için hemen unutulan binlerce sözün ağırlığını duydu. Bilge beni ne yapsın? Ben kendimi ne yapacağımı bilmiyorum ki.
- BİLGE: Seni anlıyorum Hikmet, diyebilirdi. HİKMET: seni seviyorum Bilge diyebilseydi.
- Romantikler ölmez.