- Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
- Kendilerine yazık edenler, zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilemeyenlerdi.
- Kendilerine yazık edenler, zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilemeyenlerdi.
- Kendilerine yazık edenler, zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilemeyenlerdi.
- "Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üzülürüm albayım, dayanamam."
- "Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, "Yahu insanlık öldü mü?" diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır."
- Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım.
- Sevgiler albayım, ne zaman karşılık bulacak? Bu benden kaçan uykum ne zaman dönecek? Hangi gece, saat kaçı kaç geçe gelicek? Beklerim albayım, bana gelecekse ben beklemeye hazırım..
- Ben konuştukça değil Albayım, ben yaşadıkça batıyorum. Beni o bataktan çekecek tek şey de "taze, yeni bitmiş bir dal sevgi" sadece.
- Bu, sözün gelişi bir yalnızlık değildi: Kelimenin, sözlükteki anlamıyla bir yalnızlıktı: Yanlarında başkaları bulunmuyordu.