- Hüzünlü bir gönlün yakarışlarını bir tek O duyar, O dinler, O anlar. O Rab ki, karaların kartalları ile kuyuların karıncalarının nefesini sayandır. Susuz ceylanların bağrında kanayan ödü, miske dönüştürendir. Kulun kalbinin en gizli odalarındaki sırları tek tek bilendir. Elbet bizi de görür ve halimizi bilir. Bir tek O'na dön, O'na yalvar. Başkaları yalvarmaya değmiyor.
- İmtihan, sıkıntı, çile dünya gülünün dikenleri değil miydi? Hep var olacaktı. İş o dikenlerin arasında var olan gülü incitmemekti. Dikenle mücadele ederken gülü göremeyenler bu yolu katedemezlerdi...
- O yavru ki serpilip yetiştirilirken babasına cennet kapıları açılır, evlenip yuva kurduğunda kocasının imanını tamamlar, çocuk doğurup anne olduğunda ise cennet ayaklarının altına serilirdi...
- Sabır kupkuru bir suskunluk değildir. Sabır, derdin içindeyken onu verene şükürle yönelebilmektir...
- Neydi geçici olan her şeyi, insanlara bu kadar vazgeçilmez kılan şey? Çözemiyordu. Ucunda bitiş ve yok oluş varsa hayatı anlamlı kılan neydi? Bunu bile bile insanlar neden hala o kadar hırslı ve acımasızdı?
- Yaratıcıyla kalp arasındaki sevgi kapısını açık tutanlar, başka hiçbir sevgiyle avunamazlardı. O ışık oraya bir kez düştü mü diğer sevgiler yanında mum alevi kadar cılız ve titrek kalırdı.
- Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar,tüm feryatlar, tüm yönelişler Hatice'nin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı.
- ''Ruhum sana aşık,sana hayrandır efendim
Bir ben değil,alem sana hayrandır efendim.'' - Utanmak ki kulun en ince, en hassas yanıydı. Zedelendi mi o ayar, topyekun dibe vurur ve kulu örtüsüz ve ölçüsüz bırakırdı.
- Yesrib dememişti o şehre hiç. Son Nebi o şehre bir liyakat mührü gibi en güzel ismi takmıştı. O şehri "Medine" adıyla namlandırarak daha Mekke'den yola çıkmadan ismini değişmişti.Medine medeni demekti. Hoş,asil,huzur vericiydi anlamı.