Bir şeye hayat vermeye kalkışan, onun içinde yaşamayı göze almalı. (133)
İlk kez, yaratılmış olmanın sade bilgisi, yaratmanın geçici sevincinin önüne geçti. Tanrı değil kuldu, kulluğunu bildi. (169)
?Şimdi yaşamak, sadece ölmemeye çalışmaktan ibaret bir şeydi. Oysa yaşamaya çalışmak en büyük yorgunluktu.. Ölümü beklemek bile yorgunluktu... ?
?Düşünülmesi gereken en önemli şeyler bile bu mümkünsüzlükler faslında eridi gitti...?
"Allahım..! dedi, Ne zaman istersen al canımı ama bugün değil bu duygu kalbimdeyken bana yazık olur... "
Yüzünde, işini kalbi edinenlerin hepsine mahsus o gülümseme ve bakışı ceylân, endamı rüzgârken, bunca incelikli hesabın arasında dolaşır ama ayakları birbirine dolanmazken, yontucu onun yüzüne bakıyordu ve cam kadar ince ve kırılgan bir kalbi olmadığını fark ediyordu, hiç de. Katı değildi gerçi bu kalp, ama taş kadar sağlam ve dayanıklıydı. Lâkin taşların ustasının kalbi cam kadar kırılgan, yüzüyse kalbinden geçen her neyse, okunacak kadar ince ve şeffaf oluyordu böyle zamanlarda. Kalpten surete yol var, cam ustasına sadece bir okumak kalıyordu. (181)
Ama, dedi biri, hesapta ruhun, tanışını bu dünyada hiç bulamaması, ona rastlayamaması var. Diğeri, buldum zannedip de yanılmak var, diye ekledi. Bulup da tanıyamamak var, dedi biri. Ve ki bulup da onun tarafından hatırlanmamak var, diye tamamladı diğeri. (189)
Sonrası bir büyük sessizlik ki dışı sükût, içi kıyamet. (205)
Bilmek, her defasında yeniden ölmek. (206)
İçine çekildiğim dünya, dışımda bıraktığım dünyadan öyle güzel, öyle gerçek ki. (207)
Charlotte Bronte
Daniel Quinn
Aliya İzzetbegoviç
Fernando Pessoa
Selim İleri
Colleen Hoover
Engin Geçtan
Hermann Broch
Laurent Gounelle
Seda Akgül