İşte bu dünyadaki her şey o kadar gölge. Perdenin bu tarafında hepimiz birer gölgeyiz aslında. Oyun bittiğinde bir püf!, mum söner. Oyun biter. Bütün suretler de karagözcünün kutusunda bir araya konur, kaldırılır. Geriye ne suret kalır ne perde.
Bizim de acılarımız vardı da hayata ilişkin olduklarını henüz anlamıyorduk. İstiyorduk ki yatağımıza uzanıp gözümüzü yumduğumuz yerinde günün, düşünecek güzel bir şeyimiz olsun. Bu kadar basitti işte, bu kadar sade. Nazan Bekiroğlu / mor mürekkep
Söz gelimi Leyla Mecnun?u, Şirin Ferhad?ı, Züleyha Yusuf?u sevdiğini zannedebilir. Oysa sevmek en fazla, neyi sevdiğini fark etmektir demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir. Çünkü ışığın kaynağı tektir. Ve aydınlığın kim kendinden menkul olduğunu iddia edebilir? Nazan Bekiroğlu / Yusuf İle Züleyha
Rabbim ne güzelsin, ne güzelmiş benim bahtım. Nazan Bekiroğlu / Yûsuf ile Züleyha
Yalnızlığı gösterecekti hattata. Kalabalık arasındaki yalnızı. Ölümü sevebilmenin eğitimini. Iztırabı gösterecekti. Gözyaşı ve kanı. Ter ve aşkı sonra. Aşkı ve güzelliği. Kalıcı olamayan geçici ve anlık aşkı. Hattattan bir tek şey isteyecekti. Kalıcı olanı. Nazan Bekiroğlu / nun masalları
Hayret! Neredesiniz? Ölebilirim, dediniz, ölmediniz. Yaşayabilirim, dediniz, yaşamayı bilmediniz. Kaderiniz: İbrahim. Yaşamınız: İbrahim. Ama hayır! İbrahim değilsiniz. Âteşten kelimeleriniz var sizin çünkü, ateşiniz değil, teslim değilsiniz. Nazan Bekiroğlu / mor mürekkep
"Ben uydurdum bütün bu hikayeleri. Ama size şunu söylüyorum ki: Daha yüksekte duran bir gerçeği işaret etmek için bunca hikaye uydurdum. Demek istediğim, hepsi yalanken anlattıklarımın, anne kalbinde bir çocuk yokluğunun işaret ettiği acı yalan değildi. Yalan değildi eşi zalim avcı tarafından vurulan turnanın zaruri ölümü. Yalan değildi kemalin arkasından zevalin geldiği. Olgunlaşan her şeyin sonunda bozulduğu. Bir şey bozulurken onunla birlikte başka şeylerin de bozulduğu. Yalan değildi devletlerin insanlar gibi, aşkların da devletler gibi ömürleri olduğu, mahiyeti safiyet olan aşkı en çok karanlıkların boğduğu. Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu. Bu tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünse aleminde na-mümkün olduğu. Yalan değildi güzel kokunun ezel hatırası taşıdığı. Yalan değildi bazı şeylerin hep bir şeyle bir şey arasında ürperti gibi asılı durduğu. Günahı ve ihaneti bu dünyada su, öbür dünyada ateş arıtacakken, suyla arınmayan aşık kalbinin ancak ateşle durulduğu. Belki de bu yüzden bir büyük yangının koptuğu. Bir ocağın; kelama mecbur çileden yenik elemden ibaret bir kalpten kopa gelen yangınla tutuşup kül olduğu. Hikayelerine ayrılarak anlatılmış bir romanda son kez yemin ediyorum ki; Vallahi yalan değildi!" [Nazan Bekiroğlu / İsimle Ateş Arasında]
"Kendi içimden başka bakacak bir yerim kalmayınca fark ettim, insan kalbinin ne kadar çok duygusu olduğunu... Neydi benim arkamdan gelen günler içinde hissettiğim? Hepsi katran renkli ve bitici olmayan bir dizi acıya mevzilenmiş bir aşkın hikayesimi? Öfke mi? Yanılgı mı? Yanılgının acısı mı? Hayatın kırıklığımı? Hayatın kırgınlığımı? Nefret mi, kin mi? Kurtulmak istediğim halde bir türlü kurtulamadığım bir aşkın acizliğimi? Hak etmediğime inandığım halde maruz kaldığım netice mi? Nedenini nasılını anlayamadığım bir hali ifade edememenin bunaltısı mı? Bir daha ömür boyu karşılaşamayacağımı bildiğim çok güzel bir şeyi yitiriyor olma telaşı mı? Onun bir daha ömür boyu karşılaşamayacağı kadar büyük bir aşkın sahibi olan benim yitmeme ve ölmeme dur bile demeyişine duyduğum hayret mi?" [Nazan Bekiroğlu/İsimle Ateş Arasında]
"Bir aynada seyrettim âlemin cümlesini. Aynam nokta sırrım nokta. Umduğum kadar büyük değilmiş, dünya nokta ben nokta" [Nazan Bekiroğlu/Yol Hali]
"Oysa; 'Ya Rabbi bize saf olanı ver' demeliymişiz, 'kendi kaybolsa bile geçmişi yok olmayanı' 'Bunu vermezsen bile' demeliymişiz, 'bize, içimizdeki hallere tercüman olacak lisanı ver' Yine yanlış dileği tutmuşuz da büyülü suyun başında ışık sönünce apansız kalakalmışız.." [Nazan Bekiroğlu/Nun Masalları]
Carlo Collodi
Darynda Jones
Nilgün Marmara
Can Yücel
Patti Smith
Julian Barnes
Robin Sharma
Okay Tiryakioğlu
Franz Kafka
Arif Nihat Asya