İçimdeki denizden kaç dalga geçtiğini kim saydı? Bütün kalelerimin neden her defasında böyle savunmasız düştüğünün sebebini kim merak etti? Her çıkışımda kalelerimden, biraz daha nasıl olup da bu kadar küçülebildiğimin nedenini kim anladı?
Sırtımda alev gömlek, hattat içim yanıyor. Oysa hattat dışarıda kar yağıyor.
Ne kadar isterdim bir akşamüzeri bir müjdeci sesin kapımı çalmasını ve kocaman kuyruğundan ışıltılar saçarak gerçeği odama bırakmasını.
Seni gözümde münezzeh kılan salt zamanımdan ve mekanımdan uzak yaşamındı.
Başımızın üzerinde nurdan haleler yoktu ama çarmıhımızı sırtımızda taşımadığımızı kim iddia edebilirdi?
Ne kadar kolaydı gökte yıldız damlalarının birdenbire ve teker teker kopması. Karanlık ne kadar kolaydı. Ne kadar kolaydı içimizden havalanan güllerin sönüvermesi. Hep tökezledik yollarda. Bütün dallar elimizde kaldı.
Çok yorgunduk , çok yorgunduk ve dinlenmek için bize serin bir su uzatacak kimsemiz hiç olmadı. Sadece başımızın üstündeki ürkütücü siyahlıkta asılı duran bir bedr-i hilal halimizden anladı. Ve onun, durgun su içine düşmüş görüntüsü.
Çok yorgun olduğumuz gibi çok da yalnızdık. Hep kendi halimize ağladık. Issız adada yol alırken, atımızı son gücümüzle mahmuzlarken biz, sonsuz karanlıkta taş kulelerin arkasında bulutlar yarıldı. Bulutların yarıldığı yerden senin ve benim için sadece o bedr-i hilal ağladı. Ve onun durgun su içine düşmüş görüntüsü.
Hattat biliyorsun değil mi hiçbir şey gözyaşından daha temizleyici ve arıtıcı değildir.
Senin aynanda evvela kendimi göreyim. Kendi güzelliğime hayran olayım. Ne kadar güzel yaratılmış olduğumun farkına varayım.
Glenn Meade
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Özdemir Asaf
Tezer Özlü
Boris Vian
Mustafa Armağan
Halid Ziya Uşaklıgil
İhsan Oktay Anar
Eddi Anter
Ingeborg Bachmann